Layık olanlara mübarek olsun!
- GİRİŞ17.06.2024 10:08
- GÜNCELLEME19.06.2024 09:48
Kurban…
Kulluk bilinci ile çarpan yüreklerin Allah’a yönelişi...
Hacer’ce tevekkülün, İbrahim’ce sadakatin ve İsmail’ce teslimiyetin ifadesi.
İnancı uğruna en sevdikleri varlıkları feda etmekten çekinmeyen onurlu insanların bayramı.
Hz. İbrahim, Rabbi için yıllarca hasretini çektiği oğlu İsmail’i feda etmekten çekinmedi.
Hz. İsmail de “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun” diyerek, babasının kararına teslim oldu.
Onlar, Allah yolunda fedakârlığın en büyüğünü yaparak kendi imtihanlarını başarıyla verdi…
Allah-u Teâlâ da vahye itaat ve sadakat gösteren baba ile oğlunu ödüllendirdi.
Evet!
Bütün aziz davalar, fedakârlık temeli üzerine bina edilmiştir.
İnandıkları davaların zafere ulaşmasını arzulayanlar, fedakârlıkla yükümlüdür.
Uykusundan, konforundan, parasından, zamanından, gerektiğinde canından bile vazgeçmeyi göze alamayanların zafere ulaşması söz konusu değildir.
*
Zalimlerin; kendi sapkın arzuları, kirli ideolojileri ve karanlık planları uğuruna nice vahşetlere imza attığı, nice mazlumların canına kıydığı şu karanlık süreçte bir Kurban Bayramı’na daha kavuşmuşmuş olduk.
Bir tarafta beyni uyuşturulmuş insanlar, gamsız baykuş gibi bir tenhaya çekilip neşe, sevinç ve gülüşmeler eşliğinde kendi kişisel konfor alanlarında eğlenirken…
Diğer tarafta şerefli İslâm dininin şerefli müntesipleri, en ağır acılara, işkencelere, eziyetlere, hatta soykırım girişimlerine göğüs geriyorlar.
Zulme kurban vermek istemeyenler, yaşantılarından memnun bir halde yiyip-içerken, “et” derdine düşerken…
“Dert” sahibi kardeşlerimiz, başta Gazze olmak üzere İslam için canını feda ederek bir bir Allah yolunda kurban oluyorlar.
Peki, bizim “kurbanımız” ne?
Hangi imtihanı kazanmak için, ne gibi gayretler gösteriyoruz?
Eğer gerçekten yaşanan acıların ızdırabını gönüllerimizin derin mahzenlerinde duyabilseydik, bu vahşete tepkisiz kalır mıydık?
İslâm’ın kurbanı olmadığımız her gün, bize zehir olmaz mıydı?
Sürekli hesap gününü düşünüp muhasebe yapsaydık, kurbandan kaç kilo et düşeceğini hesap eder miydik?
İslâm dünyası bu haldeyken, Müslümanlar zulüm altında inlerken, “en iyi kavurmanın tarifini” arar mıydık?
Ya da “Bizi Allah’a yaklaştırsın” diye niyet ettiğimiz kurbanlarımızı;
Siyonist katliama karşı direnen Hamaslı mücahitlere “terörist” diyen…
“Gazze ile İstanbul’un kardeş kent olması” teklifini uyduruk bahanelerle reddeden…
Bu da yetmezmiş gibi, son olarak kapısına “Yahudi giremez” yazan bir esnafın dükkânını kapatmaya yeltenen zihniyete bağışlar mıydık?
Gördüğünüz gibi…
Bir tarafta, midesini doldurduktan sonra zevkinden dört köşe olan, köpeğini dahi etlerle hazırlanan yemlerle besleyen ve sonra da kalkıp Allah rızası için kesilen hayvanların avukatlığına soyunan maddeperestler…
Diğer yanda, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bucağında emperyalist katillerce kurban edilen kimsesiz mazlumlar…
Dünya küfür ateşiyle kaynıyor, mazlumlar kurbanlık hayvanlar gibi boğazlanıyor ve biz Müslümanlar Rabb’imize vermiş olduğumuz ahdi yerine getirmiyoruz.
Bir yazar ablamızın dediği gibi;
“Yine hak edilmemiş bayramları kutlamak bize, Allah için kurban olmak koyunlara düşüyor.”
Bu noktada, İstiklâl Marşı şairimiz merhum Mehmet Akif'in şu mısralarını hatırlatmak isterim:
“Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslâm’ı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür îmanlı beyinler coşar ancak,
Ben zâten uzun boylu düşünmekten uzaktım!
Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?”
*
Bu vesileyle;
İslam’ın anlaşılıp tam manasıyla yaşanması için canla başla gayret eden…
Kurulan sinsi tuzakları gören ve mazlumların hamiliğinden ödün vermeyen…
“Harem-i Şerif'in açılışını bu millete nasip etsin” diye dua eden…
Gür hisli, gür imanlı Müslümanların Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle tebrik ediyorum..
Layık olanlara mübarek olsun. ´
Yorumlar13