Heykelle dertleşmek de neyin nesidir?

  • GİRİŞ12.09.2024 08:09
  • GÜNCELLEME12.09.2024 08:09

“Heykel; sanatkârın sanat dehasıyla yoğrulduğu zaman akan su, kabaran deniz, bitmeyen çağdır. 

Emellerin dirildiği, güzellerin vurulduğu, şahikaya erildiği dem. Şiir gibi asırların kulağına akseder, şarkı gibi nesilleri mest eder. Bir taşın kıvrımında bin arzu yatar, bin sevdayı bir büklüm hatırlatır. Bir nakış, geçmişin özlemini gönüle işler, bir dalga tarihten neler uyandırır, ne seziler? İnsan, heykelde biraz ölmezlik ister; nesilden nesle kalan bir devam nişanesi.

Heykel bu; Sanat dehasıyla göklere açılmış el. Donmuş fakat çok canlı bir ahenk fıskiyesi.

Heykel bu; Güzelin ve güzellik aşkının rumuzu. Ezel ve ebed sevdasının bir mermer parçasında, bir tunç dalgasında şahlanışı.

Heykel; Çağları aşan bir sanat vaveylası, fani insanın ölümsüzlüğe hasreti.

Heykel bu; İnsanları delalete süren bir kırbaç değil.

Heykel; Putlaştırılan taş değil.

Heykel; Vicdanlara dikilmiş baş değil.

Heykel; Her köşe başına, her meydan her menfeze rekzolunmuş aç değil.

Heykel; Ubudiyet sebebi.

Heykel; İsraf sebebi.

Heykel; Dalkavukluk sebebi.

Heykel; Nesilleri şaşırtmaca sebebi değil.

Heykel; İnsanların putlaştırılması değil.

Heykel; Aç vatan çocuklarının, ayıp yerlerini örtmekten aciz zavallıların kemikleri üzerine dikilmiş, her görüşte vicdanları sızlatan değil.

Heykel; Her cıvık, cılk elin millet kesesini, millet terini, millet vicdanını kurban edeceği tepegöz değil.”

Yukarıdaki sözler bana ait değil…

Sabri Baki İslamtürk, bundan tam 72 yıl önce, insanlar yiyecek ekmek bulamazken, ülkenin kaynaklarının betona aktığını görünce, böyle bir “heykel” tarifi yapmıştı.

İslamtürk’e göre heykel;

En fazla “geçmişin özlemini gönüle işlemeliydi.”

Yani kısacası “sanat” olarak kalmalıydı.

Heykeli böyle anlamayanlar için de bir öneride bulunmuştu:

“Heykel dikmek, dalkavukluk etmek, istediğine tapınmak… Bunlar sahiplerine ait… İsteyen evinin bahçesine, taraçasına, damına, bacasına, her köşesine diker” demişti…

*

Öncelikle şunu ifade etmek isterim.

Bir Müslüman olarak ben heykelin “sanat” olanına da “put” olanına da karşıyım.

Tercihim; heykele harcanacak paranın hizmete harcanmasıdır…

Sultan Abdülaziz’in 1872’de yaptırdığı ve kendisini at üstünde tasvir eden ilk ve tek bronz heykelini saymazsak, üç kıtada 623 yıl hüküm süren ecdadımız Osmanlı da heykele karşıydı.

Allah razı olsun.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da “heykel” diye bir arzusunun olmadığına şahidiz.

Fakat insanlık tarihi, “ölmezlik nişanesi” olarak heykele tevessül edenlerle doludur.

Kendine “ulûhiyet” addeden nice fani veya onların sevenleri, asırlar boyunca yeryüzünün muhtelif noktalarını heykellerle donattı. 

Merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy, taştan, mermerden medet uman böylelerini; 

“Mezara, heykele ait bütün bu velveleler.

Bekân için mi hakikat? Meramın oysa, heder!..

Evet, bütün beşerin hakkıdır beka emeli,

Fakat bu hakkı ne taştan, ne leşten istemeli!” diye uyarıyor.

Akif ne kadar haklı değil mi?

İnsan eğer “unutulmamak” istiyorsa, heykel yerine ardında eserler bırakmalı.

Atalarımız da “yiğit ölür kalır eseri” atasözünü söylerken, aynı kanaati taşıyordu. 

Buna rağmen birileri hâlâ soğuk “beton”da ısrar ediyor. 1983’te yapılan heykel yıprandığı gerekçesiyle, eskisini kaldırarak astronomik rakamlara yenisini dikiyor.

Yetmiyor…

Heykeli nasıl yaptığının belgeselini çekiyor.

Bir diğeri ise milletin vergilerinden alınan parayla heykelin çevresini tekrar tekrar düzenliyor. Üstelik bunu yaparken de ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkardığını düşünüyor. 

Bakın, bu yazıyı kesinlikle ülkenin kurucusu “Mustafa Kemal”i eleştirmek, ahirete göç etmiş bir insanın arkasından kötü konuşmak için yazmıyorum.

Şikâyetim;

Kendilerini “Atatürkçü” ilan edip, bunu ispatlamak için kamunun parasını heykele aktaranlardan.. 

Sonra da kafayı çekip, bu heykellerden medet umanlardan…

Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına diktiğiniz heykelleri “sanat” olarak görüyorsanız ne ala…

Sonuçta belediye sizin belediyeniz, para da size oy veren seçmenlerin parası… 

İyi de Mustafa Kemal’in ilelebet unutulmayacağını hatırlatmak için diktiğiniz bu heykellerin etrafında yaşananlar da neyin nesidir?

Atatürkheykelinin etrafında halka olup, dönülmesi ne anlama geliyor?

Peki ya heykellerin yanına gidip onlarla dertleşen, ülkenin seçilmiş meşru iktidarını heykele şikâyet eden, üstelik karşısındaki soğuk mermerden cevap bekleyen seküler yobazlara ne demeli?

Bu mudur, Mustafa Kemal’in işaret ettiği muasır medeniyet seviyesi… Laikçi arkadaşlar, yeterince güldük, eğlendik..

Lütfen artık karşınızdakinin “cansız” bir heykel olduğunu anlayın ve bu “hurafeci” anlayışa son verin.

Ya da bilmediğimiz bir şey varsa artık itiraf edin!

Yeni Akit

Yorumlar2

  • Misafir 2 ay önce Şikayet Et
    Bunlar yine iyi, onbin sene önce heykellere insanları kurban ediyorlardı.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ziyaret 2 ay önce Şikayet Et
    Sultan aziz öyle bir heykel yaptırmadı söylenti den ibaret bir mesele.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat