Bunlar da ‘Mustafa Kemal’in istismarcıları!’
- GİRİŞ23.09.2024 08:32
- GÜNCELLEME25.09.2024 10:35
Türkiye’de doğruluğu sürekli tescillenen sözlerden biri de Uğur Mumcu’nun;
“Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır” şeklindeki eşsiz tespitidir.
Zira konu Mustafa Kemal’den açıldığında mangalda kül bırakmayanlar, genelde Atatürk isminin arkasına saklanarak her türlü haltı çevirmekte sakınca görmezler.
Mesela!
“Atatürk’ün mozolesi önünde ‘sap gibi durarak’ başta kendiniz, kimleri kandırıyorsunuz? Siyasal yalancılar, ikiyüzlüler, en büyük saygısızlık, yapay, göstermelik saygıdır. Anıtkabir’e çıkmayınız, gölgesine sığınmayınız” diyerek, Anıtkabir’e giden mütedeyyin siyasetçileri hedef alan 28 Şubat sürecinin meşhur Anayasa Mahkemesi başkanlarından Yekta Güngör Özden’in kardeşi Süreyya Yücel Özden’in ismi, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı olduğu dönemde Atatürk Havalimanı’na yapılacak “üçüncü pist”le ilgili 13 trilyonluk ihale yolsuzluğuna karışmıştı.
Kardeş Özden ise hakkındaki suçlamaları tıpkı ağabeyi gibi “laiklik” edebiyatı yaparak örtbas etmeye çalışmış ve “Atatürkçü, laik ve çağdaş insanları birtakım karalamalarla harcamak istiyorlar” savunmasını yapmıştı.
Görevde bulunduğu dönemde sık sık laiklik ve Atatürkçülük vurgusu yapan, kapattırdığı siyasi partilerin yöneticilerini "Habis ur", "Dolandırıcılar çetesi" gibi hakaretlerle küçük düşürmeye çalışan dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'a da emekliliğinin ardından kendisine tahsis edilen özel konut için benzer yola başvurmuştu.
O dönem emlakçıların aylık 600 milyon lira kira değeri biçtiği eve sadece 50 milyon lira gibi göstermelik bir kira ödeyen Savaş, “Atatürkçü ve laik bir savcı yalnız bırakılmamalı. Yalnız kaldım" şeklinde duygu istismarı yaparak, rezaleti perdelemek istemişti.
28 Şubat sürecinin YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve o dönem İstanbul Üniversitesi Rektörü olan Kemal Alemdaroğlu da “yolsuzluk” ve “usulsüzlükler” ile ilgili “iddia” ve “belge”ler çarşaf çarşaf yayınlandığında…
“Paçaları tutuşmuş” bir vaziyette, “Laik ve Atatürkçü olmamızı çekemeyenler bizleri yıpratmaya çalışıyor...” diyerek, koltuklarını “Rozet Atatürkçülüğü” ile korumaya kalkışmıştı.
1999 depreminde kötü bir sınav veren ve “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla hakim karşısına çıkan dönemin Kızılay Başkanı Kemal Demir ise “Kemal” olan ismini öne sürerek kendini aklamaya çalışmıştı.
Dahası…
16 bin kişiyi dolandırarak, garibanların trilyonlarını iç eden saadet zinciri şebekesi TİTAN’cılar bile, “Pek çok okulun Atatürk büstünü yaptırıyoruz!..” diyerek, aynı taktiğe başvurmuştu.
Bu numaranın her zaman işe yaradığını gören yeni yetme Kemalistler de ne zaman başları sıkışsa çareyi “Mustafa Kemal” isminin arkasına sığınmakta buldular.
Örneğin, yönettiği belediyede “rüşvet ve yolsuzluk çarkı kurduğu” ortaya çıkan kocası tarafından kendisine 3’ü rezidans olmak üzere 16 lüks daire satın alınan CHP’li Gamze İlgezdi…
Ataşehir Belediyesi’nde dönen yolsuzlukları örtmek için “Meclis’te kaç tane Atatürk tablosu var?”, “Atatürk’e hakaret eden kitaplara neden izin veriliyor?” gibi ‘tuhaf’ soru önergeleri ile gündem değiştirmeye çalışmıştı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle düzenlenen bir törende liseli kızları dansöz gibi oynatan ve alınlarına para yapıştıran dönemin CHP bazı milletvekilleri, “Geleneklerimizin gereğini yaptık” diyerek, rezil eğlencenin laik cumhuriyetin ruhuna uygun olduğunu öne sürmüştü.
Dahası…
Tek özelliği Mustafa Kemal’e benzemek olan yeni nesil “Sülün Osman”lar, katıldıkları etkinliklerden ve sosyal medyada yaptıkları canlı yayınlardan yüz binlerce lirayı cebe indiriyor.
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile benzeri STK’lar ise halen Mustafa Kemal’in ismini kullanarak bağış, hatta kurban derisi bile toplamaya devam ediyor.
Sözde “kitap” yazarak Atatürk sevgisini rant kapısına çeviren ve buradan topladıkları paralarla kaçak villa diken Mustafa Kemal tüccarlarını da unutmamak lazım…
Tabii…
Ülkemizdeki Atatürk istismarı bununla sınırlı değil…
Nasıl cuntacılar, her darbe girişimini “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” klişesiyle legalleştirmeye çalışıyorlarsa…
Bazı uyanıklar da düştükleri zor durumdan çıkmak için benzer bahaneler uydurmakta sakınca görmüyorlar.
Oturduğu sitede çalışan kadına yönelik “sarkıntılık düzeyinde cinsel saldırı” suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan eski bir milli futbolcu, mahkemedeki savunmasında; “Ben Atatürkçüyüm. Bana ceza vereceksiniz eğer Atatürkçülükten verin, razıyım” demişti.
“Atatürkçü” kisvesi altında yıllarca orduya sızan ve “Yurtta Sulh” sloganıyla 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışan Fetullahçı şebekenin firari sanıklarından Hakan Şükür de Youtube’dan yaptığı yayınlarda Mustafa Kemal’in fotoğrafını kullanmıştı.
Antalya’da kurduğu özel okula kayıt yaptıran 400 veliyi dolandırarak 7.5 milyon lira vurgun yapan ve oturduğu lüks villasını uyuşturucu tarlasına dönüştüren bir şahıs da, paravan olarak kullandığı eğitim kurumuna “Özel Mustafa Kemal Okulları” adını vermişti.
Evet!
CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, “Atatürk’ü anlamayı değil ‘kullanmayı’ tercih edenler” sözleriyle ifşa ettiği bu sömürücülerden biri de hiç kuşkusuz İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur.
Seçimden önce cami cami dolaşarak dindar bir profil çizen…
Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra İstanbul’u hizmete hasret bırakan, reklamlarla, konserlerle, adrese teslim ihalelerle kadim kentin talan edilmesine göz yuman Ekrem İmamoğlu da geçtiğimiz günlerde, İBB’de yaşanan rezaletleri perdelemek için;
“Kafamı yastığa titreyerek koyuyorum. Ben yarın sabah görevimi nasıl en iyi yapacağım, Atatürk’e nasıl layık olacağım diye başımı yastığa koyuyorum” demişti.
İmamoğlu’nun sözlerinin üzerinden henüz bir ay bile geçmeden bu defa CHP Edirne Milletvekili Ediz Ün, Atatürk istismarına soyundu.
Milletvekili seçildikten sonra 69 kez Bulgaristan’a giriş çıkış yapan ve aracında 6 bin 455 adet kaçak elektronik sigara parçası yakalanan CHP’li Ün, yaşanan rezalet karşısında kendisini savunurken;
“Kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda çalışıyorum” dedi.
5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu ile ifade ve eleştiri özgürlüğü kısıtlanan mütedeyyin kesim, en ufak eleştiride cezaevinin yolunu tutarken…
Her fırsatta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen Kemalist propagandacıların, türlü vurguna ve yolsuzluğa rağmen sütten çıkmış ak kaşık muamelesi görmesi akıl alır şey değil…
Anladık; yolsuzluk yapmak, belediyeleri batırmak, yetim malına çökmek suç değil, bari Müslümanlar için bir zulüm aracı haline getirilen 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu, bu istismarcılar için de işletilsin!
Yorumlar36