Vesayet bitti parmak sallayanların hepsi gitti!
- GİRİŞ15.11.2024 08:59
- GÜNCELLEME16.11.2024 10:22
Bürokratlar, alanında uzman, teknik donanıma sahip ve siyasi bağlantısı olmayan kamu görevlileridir.
En azından öyle olmaları umulur.
Devlet düzeni içerisinde verilen emirleri uygulamakla görevli bürokratların, her vatandaş gibi siyasi bir tercihleri olsa da siyasi saiklerle hareket etmeleri elbette doğru değildir.
Hiçbir vesayet tanımayan ve halkın kendi kendini yönettiği bir sistem olan Cumhuriyet’te, “halkın hizmetçisi” konumundaki bürokratların, sistemin gerçek güç odağı haline gelmeleri, rejimin felsefesiyle taban tabana zıttır.
Fakat!
Esas itibarıyla bürokrasinin partisi olan CHP’nin “tek parti” döneminde çıkarılan bazı kanunlar, ülkemizde bürokratik bir oligarşinin oluşmasına alan açtı.
Hukuku hafife alan ve insanların en tabii haklarına dahi tahammül edemeyen bürokratlar; bu kanunların arkasına sığınarak, yıllarca “rejimin bekçileri” gibi hareket etti.
Mustafa Kemal’in ilke ve inkılaplarını istismar eden bu vesayet odakları, zaman zaman toplum mühendisliğine soyundu.
CHP’nin arka bahçesinde top koşturan bu işgüzar bürokratların keyfi uygulamaları sebebiyle Türk siyaset tarihine “utanç vesikası” olarak geçen hadiseler cereyan etti.
Kimi bürokratların, sadece ellerinde silah olduğu için Menderes’ten Demirel’e, Özal’dan Erbakan’a kadar milletin oylarıyla seçilen siyasileri koltuğundan ettiğini, aşağıladığını, canları istediğinde asıp, dilediklerinde onları sürdüklerine şahit olduk.
“Müesses nizam” da denilen bu "statüko” yıllarca silahlandırılmış bürokratları ve güdümlü yargısıyla istediği gibi at koşturdu.
Darbecilerin gözde partisi CHP ise her zaman bu vesayet odaklarıyla iç içe oldu.
Kimi bürokratlar, CHP liderlerinin sözlerini “peygamber buyruğu” olarak kabul ettiklerini açıklamakta sakınca görmedi.
Böylece, Türkiye’de tüm bürokratların CHP’ye “biat ettiği” şeklinde bir galat-ı meşhur oluştu.
*
Seçilmişlerden üstün davranan ve kendilerini bu ülkenin asıl sahibi olarak gören bürokrasinin bu direnci bilindiği için…
14 Mart 2003 tarihinde “Başbakanlık” koltuğuna oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı ilk MGK toplantısı öncesinde ülke bir “müsabaka” havasına bürünmüştü.
Başkan Erdoğan da toplantı öncesi yaptığı konuşmasında, “Küçüğünden büyüğüne kamudaki hiç kimse la yüs’el değil. 3 Kasım’da kötü siyaset tasfiye oldu, hatalı bürokratlar da orada oturamaz” diyerek, vesayet heveslisi bürokratlarla mücadelenin startını verdi.
Bu sayede “atanmış”ların “seçilmiş”ler üzerindeki tahakkümüne son verilerek, “siyasetçi” ile “bürokrat” arasındaki ilişki ilk kez olması gereken seviyeye çekilmiş oldu.
“Kalıcı aktörler” olarak bürokratlar da hem bilgi ve birikimleri hem de aldıkları kararlarla yeniden “devlet geleneğinin” ana taşıyıcı unsuru haline geldiler.
Kurumsallaştırdıkları “vesayet rejiminin” sarsıldığını ve yıkılmaya yüz tuttuğunu gören CHP’liler ise tarihlerinde ilk kez bürokratları hedef almaya başladılar.
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “şartlar değişince enseden yakalanırsınız” diyerek, üst düzey bürokratları “Yüce Divan” ile tehdit etmeye başladı.
“AKP ile gelen APS ile gider” şeklinde kelime oyunları yapan Baykal, e-muhtıranın verildiği 2007 yılında yaptığı bir konuşmada, vatansever bürokratlara yönelik;
"İşinizi yapın, siyasi kadro olmayın. AKP gidici. Geldiğimizde bürokratlardan da hesap soracağız" şeklinde sert ifadeler kullandı.
Baykal’ın temelini attığı “korkutma siyaseti” onu koltuğundan eden Kemal Kılıçdaroğlu döneminde daha da şiddetlendi.
CHP üyeleri, “Vali militan, kaymakam militan, yargıçlar militan” diyerek devletin şerefli bürokratlarına hakaret ederken…
Devrik lider Kemal Kılıçdaroğlu ise “Bu ülkenin bürokratlarına sesleniyorum” başlığıyla paylaştığı mesajlarında,
“İktidarın değişmesine az kaldı. İktidar değiştiğinde, soruşturmalar başlayacak ve eminim ki bu bürokratların bir kısmı ‘Efendim emir aldık, uygulamak zorunda kaldık’ diyecekler. İşte bunu diyerek sıyrılırım diye düşünen, sarayın baskısına boyun eğerek kanun dışına çıkmış o devlet memurlarına buradan seslenmek istiyorum. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız” şeklinde tehditler savurdu.
Fakat Bay Kemal, heves ettiği vesayet günlerini görmeden “Bay Bay Kemal” oldu.
Şimdi bayrağı…
Yıllardır “Saray rejiminin sonu geliyor” goygoyu yapan Özgür Özel devraldı.
CHP Grup Başkanvekili olduğu dönemde, “Görevini devlet memuru gibi yapan devlet memurları, hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar” diyerek, vatansever bürokratlarına parmak sallayan “haşarı çocuk” Özgür Özel…
Dün tıpkı Baykal ve Kılıçdaroğlu gibi bir kez daha tehdit diline sarıldı.
Konser rezaletleriyle çalkalanan CHP'li belediyelerdeki inceleme ve soruşturmalara ilişkin düzenlediği toplantıda esip gürleyen Özel, partisinde dönen rezaletleri eleştirmek yerine…
“Bu ülkede bu iktidar gidiyor. Bu panikle yapılan işlerde birilerinin paniğine alet olup suça bulaşmayın. Atılan her imzanın, her iftiranın bir gün gelir hesabı sorulur. Benim size yapacağım en önemli uyarı budur” konunun muhataplarına gözdağı verdi.
Fakat Özgür Özel’in gözden kaçırdığı bir şey vardı…
Bugüne kadar kim “bu iktidar gidiyor” dediyse, o gitti.
Dolayısıyla, Özgür Bey bürokratlara parmak sallamayı bıraksın da kendi koltuğuna baksın!
Yorumlar15