CHP’li olmaktan onur duyuyordu, reddi miras yaptı!
- GİRİŞ29.11.2024 09:37
- GÜNCELLEME29.11.2024 09:41
28 Mart 2004 Yerel Seçimleri sürecinde CHP’den Saadet Partisi’ne, AK Parti’den ANAP’a kadar neredeyse bütün partilerin belediye başkan adayları, minik yavrular için “kreş” açma vaadinde bulunuyordu.
“İstanbul’a kadın eli değmeli” diyen ve MHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Meral Akşener de “yoksul semtlerde yaşayan kadınlar için kreşler ve sağlık merkezleri açacağını” söylüyordu.
Seçimlerin ardından o dönem gazeteciliğe heves eden Hülya Avşar’a röportaj veren CHP’li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ise…
Avşar’ın “Kreşler için yasalar sorun çıkarıyor mu?” sorusuna;
“Şu anki yasada kreş açmak, belediyelerin görevleri içinde vardır. Yeni çıkacak olan yasada bu daha da genişletiliyor ve ilköğretime de hizmet verecek” müjdesini veriyordu.
Fakat CHP’li Erzen’in gözünden kaçan bir şey vardı.
Ait olduğu zihniyetin temsilcileri, belediyelere “okul öncesi eğitim kurumları açma ve işletme” yetkisi veren AK Parti’nin yeni düzenlemesinden oldukça rahatsızdı.
Günümüzde “duayen gazeteci” diye göklere çıkarılan bazı kalemşörler;
“Gündüz çocuk bakımevleri küçük çocuklarımıza Atatürk ve Cumhuriyet sevgisinin aşılandığı birer eğitim ocağıdır. Bundan sonra kreş öğretmenleri ve personel örtülülerden oluşacak. Sıkmabaşlı öğretmenler küçük kızlarımıza o yaşlarında örtünme kavramını aşılayacak. Artık kale içten düşürülüyor. Çocuklarımızı kendi ellerimizle ve altın tepsi içinde sunuyoruz” yazıları yazarak, güya yaklaşmakta olan tehlikeyi haber veriyorlardı.
Malum zihniyetin yargıdaki uzantıları olan ve daha sonra CHP’de siyaset yapan bazı savcılar da
“Kreş adı altında sıbyan mektepleri açılıyor” diyerek İslami cemaatlere operasyon üzerine operasyon düzenliyordu.
Henüz üniversite öğrencisi iken İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in arkasına takılan ve onların peşini bırakmayan dönemin sözde tarafsız(!) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise bir yandan…
Daha önce kısmen iade ettiği halde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan 5393 sayılı yeni “Belediye Kanunu”nu istemeye istemeye onaylarken…
Diğer yandan ilgili “yasa”nın 14. maddesinin ikinci fıkrasının iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açıyordu.
AYM’ye başvuru konusundaki maharetiyle bilinen dönemin CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu…
Sezer’in dava açacağını duyurduğu 12 Temmuz 2005 tarihinde, “kaçak Kur’an kursu açanlara ve işletenlere verilen hapis cezasında indirim getiren yasanın iptali” ile meşgul olduğu için..
Belediyelere “okul öncesi eğitim” olanağı sağlayan yeni kanunu AYM’ye götürmek, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor” diyen CHP'li Oya Araslı ile Haluk Koç’a kalıyordu.
Onlar da…
Sözde “tarafsız” Cumhurbaşkanı Sezer’le el ele verip…
“Uygulamada okul öncesi eğitimde belediyelere görev verilmesinin, eğitimin laikleşmesini ve tek elden yürütülmesini amaçlayan eğitim birliği ilkesiyle, ulusal birlik amacıyla, demokratik, laik, eşitlikçi, adil, işlevsel ve bilimsel temellere dayalı eğitim anlayışıyla, Anayasanın Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan ruhuyla bağdaşmadığı”nı…
(…)
“Okul öncesi eğitim için bina sağlamak ve eğitim kurumu açmanın belediyenin görevi olabileceği, ancak burada verilecek eğitimin tamamen merkezi idarenin görev ve sorumluluğunda olması gerektiği”ni belirten bir dava dilekçesiyle AYM’ye başvuruyordu…
*
Tülay Tuğcu’dan boşalan “Anayasa Mahkemesi Başkanlığı” koltuğunda o günlerde “vekâleten” oturan Haşim Kılıç’a da, Sezer’in ve CHP’nin talebi doğrultusunda verdikleri “hükmün yürürlüğünü durdurdukları”na dair kararı açıklamak kalıyordu.
Böylece!
29 Aralık 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçeli karar ile “eğitimin ulusal nitelikte olduğu ve mahalli müşterek nitelikte bir ihtiyaç olarak görülemeyeceği” sonucuna varılıyor…
Belediyelere de;
“Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir fakat eğitim ve öğretime karışamaz” deniliyordu…
Tarihe bir utanç vesikası olarak geçen karar sonrası “kreş açmak” yerel seçim vaadi olmaktan çıkıyordu.
2019 yılına gelindiğinde ise…
Her fırsatta “CHP'li olmaktan büyük onur ve gurur duyduğunu” belirten…
“CHP'nin, Türkiye'nin en demokratik, katılımcı ve özgürlükçü partisi olduğunu” iddia eden…
CHP’nin temelini oluşturan “6 Ok” ilkeleri dâhil partisinin tüm mirasını sahiplenen Ekrem İmamoğlu
Partisinin aldırdığı rezil kararı görmezden gelerek, İBB Başkanı seçilmesi halinde İstanbul’da çok acil şekilde “150 kreş” açacağını ilan etti.
Çoğu kiralık apartman dairesi olmak üzere 6 yılda sadece 81 kreş açabilen…
Ve!..
Şimdilerde “kreşler kapatılacak” iddiası üzerinden mağduriyet edebiyatı yapan Ekrem İmamoğlu…
Dün, “belediyelerin anaokulu ve anasınıfı açmasının 2007'de CHP'nin başvurusuyla engellendiğinin” hatırlatılması üzerinde, adeta “hayırsız evlat” gibi davranarak reddi miras yaptı.
Görünür gerçeği savunmakta zorlanan İmamoğlu, “Ben o tarihlerde inşaat yapıyordum” diyerek, dansözleri aratmayacak bir kıvraklığa imza attı.
Düne kadar kendisini “İkinci Atatürk” gibi gören İmamoğlu, birden o tarihlerde müteahhitlik yapıp sağı solu betona boğduğunu hatırladı…
Oysa CHP düzmece anketlerde birinci parti çıktığında, partisinin mirasına sonuna kadar sahip çıkıyordu.
Şimdi köşeye sıkışınca partisinin geçmişini bir çırpıda silip attı.
Öyle “uyanık koyun” gibi marulun yapraklarını yerken kıtır kıtır, sapına gelince “meeee” demek, yakışıyor mu?
Zekeriya Say / Haber7
Yorumlar36