Onların yazdığını yazsak güneşe hasret kalırız!
- GİRİŞ30.01.2025 07:56
- GÜNCELLEME30.01.2025 07:56
Muhabirlik adı altında “muhbirlik” yapmak, “gazetecilik” kisvesiyle gizli bilgileri ifşa etmek, dünyanın her yerinde ağır suçtur…
Malum zihniyetin referans gösterdiği Batı, ulusal güvenlik konusunda asla taviz vermiyor.
ABD’den Almanya’ya, İngiltere’den Fransa’ya kadar tüm Batılı ülkelerde, devlet sırlarını ve kişisel bilgileri ifşa edenler çok ağır cezalara çarptırılıyor.
Fransa ve Almanya’da, devlet sırrı sayılabilecek bilgileri paylaştıkları için geçmişte çok sayıda gazeteci gözaltına alındı.
2011 yılında İngiltere’de yasa dışı dinleme yaptığı gerekçesiyle 168 yıllık “News of the World” gazetesi kapandı.
Eski bir CIA görevlisi, İran hakkındaki gizli bilgileri çalarak, New York Times Gazetesi’ne sızdırmak suçundan tutuklandı.
WikiLeaks’in kurucusu ve ABD’nin gizli belgelerini sızdıran Julian Assange’ın neler yaşadığını tüm dünya gördü.
Bunlar yakında dönemde yaşanan olaylar.
Fakat Batı, eskiden de bu tür durumlara karşı benzer muameleyi uyguluyordu.
ABD’nin Vietnam savaşına yönelik belgeleri yayınlayan The New York Times, 1971 yılında Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla kapatılmıştı.
Aynı tarife Türkiye’de uygulandığında ise yer yerinden oynuyor.
Hatırlayın…
Libya’da şehit olan MİT mensubunun kimlik bilgilerini ve yakınlarını ifşa eden karanlık Odatv’nin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Haber Müdürü Barış Terkoğlu, muhabiri Hülya Kılınç ile aynı bilgileri paylaşan gazeteci Murat Ağırel gözaltına alındığında malum zihniyet topyekûn harekete geçerek…
MİT’e yönelik bu ihaneti, “gazetecilik” adı altında legalleştirmeye çalışmıştı.
Malum şahıslar da;
“Sadece gazetecilik yaptığımız için cezaevine giriyoruz. Tarihin bizi haklı çıkardığını herkes görecek” diyerek, mağdur ayağına yatmıştı.
Peki, tarih onları haklı çıkardı mı?
Elbette hayır…
Sürekli mütedeyyin insanları ve seçilmiş meşru iktidarı hedef aldıkları halde…
CHP’li belediyelerde patlayan yolsuzluk lağımları hakkında tek kelime yazamadılar.
Adrese teslim ihaleleri, rüşvet skandallarını yazmadıkları gibi perdeleme yoluna gittiler.
Milli medyada, CHP’li belediyelere yönelik herhangi bir iddia yayınlanır yayınlanmaz anında “Başkanlık katından” canlı yayın yaparak, iddiaları çürütmeye çalıştılar.
CHP’liler “paradan kuleler” dikerken, onlar ölü taklidi yaptılar.
Yargı kararlarına rağmen her seferinde bildiklerini okumaya devam ettiler…
“Embeded gazeteciliğin” en rezil örneklerini sıraladıkları halde, bunu “bağımsız ve tarafsız gazeteciliğin” bir örneği olarak pazarlamaktan utanmadılar.
Bir yandan kendilerine “özgür medya” diyerek göklere çıkaran…
Farklı düşünenleri ise “yandaş medya” yaftasıyla itibarsızlaştırmaya çalışan sol tandanslı basın, diğer yandan yurtdışından gelen fonlarla ve CHP’nin aktardığı kaynaklarla ihya olmayı da ihmal etmedi.
Düne kadar ekranlarda “Atatürk baskılı bardak” satan…
ABB’nin gönderdiği yemeklerle, İBB’nin ısmarladığı kazlarla karnını tıksırıncaya kadar dolduran yeşil parkalı bu isimler şimdilerde 5 yıldızlı otellerde yaptıkları düğünlerle, Boğaz’a nazır diktikleri kaçak villalarıyla gündemden düşmüyor…
Tabii bu saltanatın sürmesi için de velinimetlerine hizmetten geri durmuyorlar.
Dün, FETÖ’nün MİT TIR’ları ihanetinde rol alan firari Can Dündar’ın, Alman istihbarat birimi BND için çalıştığını itiraf eden Erk Acarer’in izinde giden ve Libya’da ölen istihbaratçının kimliğini paylaşan sözde gazeteciler…
Şimdi de sırf köşeye sıkışan “Heybedeki Büyük Turp” ve etrafındaki küçük turpları kurtarmak için, CHP’li belediyelerde yolsuzluk dosyalarını inceleyen bilirkişiyi dahi hedef göstermekten çekinmediler…
“Kişisel Verileri İhlal” etmenin suç olduğunu bildikleri halde, gazetecilik etiğiyle bağdaşmayacak şekilde izin almadan, devlete hizmet eden bilirkişinin ses kaydını yayınlama cüretinde bulundular.
Sonrada gözaltına alınınca, “yetişin gazeteciler gözaltına alınıyor” diye ortalığı velveleye verdiler.
İyi de…
Tek amacı gazetecilik yapmak olan ve asla devletine ve milletine ihanet etmeyen Akit’in muhabirleri, benzer gerekçelerle hapse atıldığında niye aynı tepkiyi göstermediniz.
Mesela bendeniz…
Mersin Tarsus Üniversitesi’nde okuyan erkek üniversite öğrencilerinin ekonomik durumundan istifa eden CHP’li bir milletvekilinin ağabeyine…
Sırf gazetelerde ve itiraf sayfalarında yayınlanan bilgiler üzerinden, eylemi tarif etmek için kullandığım “oğlancı” ifadesi yüzünden 40 bin TL’ye mahkum edildim.
Şahsın ne resmini, ne de ismini kullanmadığım halde, Moğultay döneminde atandığını öğrendiğim hakim hiç acımadan cezayı bastı.
Üstelik ceza verildiği sırada ve hatta şimdi, dileyen herkes internet üzerinden CHP’ye yakınlığıyla bilinen Rıza Zelyut adlı yazarın “Osmanlı’da Oğlancılık” kitabını kolaylıkla satın alabiliyor…
Dahası…
Yazıya başladığım sıra hakimin ismini kontrol etmek isterken daha önce beraat aldığım bir kararın bozulduğunu öğrendim…
Dediğim gibi biz onların yazdığının yüzde birini yazsak, bugün bile güneşe hasret kalırız.
Yeni Akit
Yorumlar8