“Dokunulmaz” sanılan TÜSİAD’çılara nihayet dokunuldu!

  • GİRİŞ21.02.2025 09:18
  • GÜNCELLEME24.02.2025 19:32

Takvimler 7 Eylül 2001 gününü gösteriyordu.

“Bilişim Zirvesi” kapsamında düzenlenen “E-Devlet Forumu”nda konuşan dönemin TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye'de yolsuzluk ve suistimallerin geçmişte de yaşandığını ancak yolsuzluk hastalığının hiçbir dönemde o günkü gibi devletin tüm uzuvlarını sarmadığını söylüyordu.

Bununla yetinmeyen Tuncay Özilhan,

Başbakanlığını “Karaoğlan” lakaplı Bülent Ecevit’in yaptığı dönemin koalisyon hükümetinin, en büyük ihalelerin döndüğü bakanlıklar olan “Enerji” ile “Bayındırlık ve İskan Bakanları”nın akçeli işler yüzünden istifa etmesine göndermede bulunarak, yaşanan soyguna isyan ediyordu.

Özilhan o gün kürsüde, “yolsuzlukların ülkeye verdiği büyük zararından” bahsederken…

Sadece 1 ay sonra, 26 Ekim 2001'de, Türkiye tarihinin en büyük “hayali ihracat” ve “karapara vurgununu” kapsayan “Örümcek Ağı” soruşturması gündeme bomba gibi düştü.

Aralarında TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın şirketlerinin de olduğu Türkiye'deki 683 firma ve 4 bin 917 şirketin, 70 ülkeye ihracat yapmış gibi göstererek trilyonlarca liralık vurgun yaptığı ortaya çıktı.

Dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş tarafından yürütülen soruşturmada, şebekenin “beyni” Musevi Erol Max Kohen tarafından Özilhan dâhil bazı TÜSİAD üyelerine ait şirketlerin milyonlarca dolarlık ihracat taahhütlerinin sahte fatura ve hayali döviz alım belgeleriyle kapatıldığı belirlendi.

Örneğin…

Özilhan’a ait “Anadolu Grubu” bünyesindeki “Ege Biracılık, Güney Biracılık” ve “Erciyas Biracılık” şirketlerinin 30 milyon dolarlık ihracat taahhüdü, yurtdışındaki paravan şirketlere hayali “sutyen” ve “külot ihraç ederek” tamamlanmış ve dönemin TÜSİAD Başkanı tüm bu usulsüzlük yetmezmiş gibi o günün parasıyla devletten “200 milyar liralık KDV iadesi” almıştı.

*

Yalnızca Müslümanları hedef alan 28 Şubat sürecinin derinden hissedildiği o meş’um günlerde, İslami sermaye “yeşil” diye yaftalanırken…

Sadece inançlarından dolayı MÜSİAD üyesi onlarca işadamı, “Laikliğe aykırı faaliyette bulundukları” gerekçesiyle dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından azılı birer terörist gibi sorgulanıp, günlerce “ifade” adı altında “işkenceye” tabi tutulurken…

Dönemin MÜSİAD Genel Başkanı Erol Yarar hakkında, “dernek başkanı sıfatıyla, halkı, din ve mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle hapis istemiyle davalar açılırken…

Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Hakim Albay Nuh Çetinkaya tarafından hazırlanan iddianamede ile “MÜSİAD’ın kapatılması” talep edilirken…

Dönemin “brifingli” gazetelerinde “İdamlık iddialar” şeklinde manşetler atılarak, Müslüman olmak “suç” gibi gösterilirken…

*

Maliye müfettişlerinin raporuyla da belgelenen mezkur “hayali ihracat” vurgunundan sonra harekete geçen Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş, tarihte ilk defa bir “TÜSİAD Başkanı”nı ifade vermek üzere adliyeye çağırdı.

İlk duruşmanın yapılacağı 3 Haziran 2002’ye kadar bütün işadamlarını dinlemeyi amaçlayan DGM Savcısı Keleş, “Türkiye bütçesinin yarısı kadar” büyük bir yolsuzluk yapıldığı halde…

TÜSİAD’ın oligarklarını rencide etmemek için geleneksel yöntemi bir kenara koyarak, herkese özel bir davet mektubu yazdı.

Böylece ifadesi alınacak işadamlarının ismi bir tek DGM savcısında kalacaktı.

Ancak savcının bu jestine rağmen Özilhan dahil pek çok ünlü isim ifade vermeye gelmedi.

Bir ara…

Savcının jestini karşılıksız bırakarak ifade vermeye gitmeyen Patronlar Kulübü üyelerinin “polis zoruyla ifade vermeye getirtileceği” öne sürülse de…

“TÜSİAD Başkanını polisler arasında gösterecek” o fotoğraf karesi hiçbir zaman çekilemedi.

17 Şubat 2009 gününe gelindiğinde ise…

Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmada…

Toplamda 586 trilyonla, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük hayali ihracat vurgunu” olan “Örümcek Ağı” operasyonuna ismi karışan işadamları hakkında açılan davalar, “zaman aşımı süresinin dolması” nedeniyle ortadan kaldırıldı.

Böylece…

Kurulduğu 1971 yılından beri kendi üyelerinden yıllık aidatları bile düzenli toplayamadıkları halde ülkenin kanını emen…

Üzerine vazife olmayan her konuda ahkam kesen…

Temel hak ve özgürlüklerden yargıya, toplumsal meselelerden eğitime kadar her meselede dayatmada bulunan…

Ve!

Her dönem vesayetin safında yer alarak seçilmiş meşru hükümetlere parmak sallayan “patronlar derneği” TÜSİAD’ın oligarklarının “dokunulmaz” oldukları bir kez tescillendi.

İşte bu yaygın kanaat, TÜSİAD kurulduktan tam 54 yıl sonra, nihayet önceki gün çürütülmüş oldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 13 Şubat'taki dernek genel kurulunda yaptıkları konuşmalarda “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” ve “Yargıyı Yönlendirme” suçu işleyen TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile YİK Başkanı Ömer Aras’ı, ifadelerinin alınması için polis nezaretinde İstanbul Adliyesi'ne getirdi.

Ülke soyulurken bile dokunulmayan TÜSİAD yöneticilerinin yarım asır sonra polisler eşliğinde adliyeye getirilmeleri Türkiye tarihinde bir ilkin yaşamasına sebep olurken, sermayenin arkasına saklanarak “Patronculuk” oynamaya kalkan kaymak tabakanın “dokunulmazlık” algısını da yıktı.

Bu açıdan bakıldığında, 19 Şubat 2025 tarihi, Türkiye’deki ismi konulmamış “kast sisteminin” yerle bir edildiği ve tüm yurttaşların eşitlendiği gün olarak tarihe geçti.

Kim bilir belki ileride bu günü bayram olarak bile kutlarız.

Zekeriya Say / Haber7

Yorumlar75

  • 1071 1 ay önce Şikayet Et
    Yetmez, içlerinden geçilmesi gerekir.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • İdris tokat 1 ay önce Şikayet Et
    Bu ülkeye nekadar Zarar verdiklerini bugenc nesilin bilmedi lazim
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Kaan 1 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık yazınız yine çok önemli tespitler içeriyor.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Zeki 1 ay önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Alptekin 1 ay önce Şikayet Et
    Sıkışınca hemen mezhep gözeterek halkı kin ve düşmanlığa diyerek saçlarını örtüyordu, ortak özellikleri Türk dahi olmayışları, çoğu bir iki kuşak geride ya Ermeni ya yahudi amma isimleri türk, maskeleriniz düşecek gavurcuklar iyi kötüden ayrılacak, yeter yav kanımız iliğimiz kurudu sömürdüler
    Cevapla Toplam 20 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat