Bir kulüpten ötesi...
- GİRİŞ07.12.2024 12:05
- GÜNCELLEME22.12.2024 09:15
Süper Lig’in Yeni Takımlarından Eyüpspor’un Romanlara Konu Olacak Kuruluş Hikayesi
1917 yılıydı…
Birinci Dünya Savaşının bütün ağırlığıyla hissedildiği günlerdi…
Memleketin her tarafı gibi Eyüp’ün gündemi de savaşın gidişatına yoğunlaşmıştı. Sohbet konularının temelini cephelerden gelen haberler oluşturuyor, her yeni gelişme heyecan dalgası halinde evleri, sokakları dolaşıyordu.
Evkaf idaresinde memur olarak çalışan ve Bahariye’de oturan Cemal Bey, savaş psikolojisi içinde bunalan gençlere moral vermek amacıyla “Eyüp İdman Yurdu” adında bir futbol kulübü kurdu.
Eyüpsultan Mezarlığının Haliç’e bakan eteğindeki Taşlıburun Tekkesi’nin müştemilatı olan ve nasılsa ayakta kalmayı başarmış küçük bir yapıyı kulübün idare binası yaptı. Evinin önündeki boş arsayı da futbol sahası olarak düzenledi. Geriye takımın renklerini belirlemek kalmıştı. Eşi Sahure Hanımla birlikte kafa kafaya verdiler ve sarı-yeşil renklerde karar kılıp bir forma tasarladılar.
Cemal Bey, çarşıdan sarı ve yeşil kumaşlar aldı. Çok yetenekli bir kadın olan Sahure Hanım sabahlara kadar çalışıp formaları dikti.
Yıllar yılı bir efsane gibi anlatılan Eyüp’ün ilk futbol takımı, karı-koca iki fedakar insanın gayretleriyle bu şekilde doğmuş oldu.
Futbolun İstanbul’a girişi azınlıkların eliyle olmuştu ve 1800’lü yılların sonlarına dayanıyordu. İlk örnek olan “Moda Futbol ve Rugby Kulüp”, 1896’da kurulmuştu. Onu bugünkü Kurtuluş civarında yaşayan yerli Rumların “Tatavla Heraklis Jimnastik Kulübü”, Robert Koleyli Gençlerin kurduğu “Black Stocking FC” izlemiş, zamanla sayı artmıştı. Bu kulüpler “İstanbul Futbol Birliği” çatısı altında toplanmışlar ve İstanbul Futbol Ligini oluşturarak maçlara başlamışlardı.
Bu arada Türk gençlerinin futbola ilgisi gecikmemişti. Peşi sıra takımlar kurulmuş, başta Beşiktaş (1903),Galatasaray (1905) ve Fenerbahçe (1907) olmak üzere İstanbul’daki yerli takımların sayısı da kısa zamanda artmıştı.
Ne var ki; azınlık kulüplerinin oluşturduğu “İstanbul Futbol Ligi”, Türk takımlarını bünyesine kabul etmemişti. Onlar da kendi aralarında “İstanbul Futbol Kulüpleri Ligi”ni oluşturmuşlardı.
Böylece Osmanlı başkenti, Cuma ve Pazar günleri oynanan iki lige sahip olmuştu. Türk takımları Cuma günleri, azınlık takımları Pazar günleri maçlarını oynuyorlardı.
Evkaf Memuru Cemal Beyin mütevazı imkânlarla kurduğu Eyüp İdman Yurdu, bu atmosfer içinde dünyaya gelmişti. Gayri federe olarak daha çok da bir okul takımı havasında faaliyet gösteriyordu.
Takımın en büyük hamisi, yakın tarihimizin büyük komutanlarından biri olan Deli Halit Paşanın ağabeyi Şifalı Hamdi Beydi.
Eyüp İdman Yurdu’nun kuruluşundan bir sene sonra Dünya Harbi ağır bir yıkımla sona erdi. Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzaladı. Mütarekeden sekiz gün sonra galip devletler İstanbul’u işgal ettiler. Anadolu yakasına İtalyanlar, Haliç’in kuzeyine İngilizler, Eyüp’ün içinde olduğu güney kısımlara da Fransızlar yerleştiler.
1919 yılının Ocak ayı başlarında Bahariye’de nöbet tutan bir Fransız askeri, Kemerburgaz’dan develerle odun taşıyan bir Türk genci tarafından tam da kulüp binasının yakınında öldürüldü. Bu olay üzerine Fransızlar, bütün mahalleyi abluka altına alıp günlerce arama yaptılar. Eyüp İdman Yurdu’nun yönetici ve futbolcularını da tartaklayıp, gözaltına aldılar.
Bu olaydan sonra toplantılar, gösteri yürüyüşleri ve bazı kulüplerin sportif faaliyetleri yasaklanırken Eyüp İdman Yurdu da kapatıldı.
İstanbul’un işgali şehir genelindeki vatanseverleri harekete geçirmiş, birçok yerde gizli direniş örgütleri kurulmuştu. Bu örgütlenmenin en etkili yapıldığı yerlerin başında Eyüp geliyordu. Harbiyeli subayların el altından destekledikleri direniş hattının Eyüp ayağının başında Eyüpsultan Camii İmamı Hafız Kemal Efendi ve Reşadiye Nünume Mektebi Müdürü Mekki Bey vardı.
Bu iki vatansever arkadaş, yeni bir futbol kulübü kurmak üzere harekete geçtiler. Zira çalışmalarına devam edebilen spor kulüpleri, işgalcilerin kurdukları takımlarla maçlar düzenleyebiliyordu. Bu sayede hem işgal güçleriyle temas kuracak hem de direniş çalışmalarını kulüp çatısı altında rahatça yapacaklardı.
“Eyüp İdman Yuvası” adını verdikleri kulübün kuruluş dilekçesini 5 Ocak 1919’da Dâhiliye Nezaretine verdiler.
Dilekçede kurucu isimler olarak Reşadiye Mektebi Müdürü Mekki Bey, Müdür Yardımcısı Fikri Bey, fizik hocası Mürteza Bey, coğrafyacı Şükrü Bey, Manifaturacı Hafız Şaban Bey, Tapu Kadastro Müdürü Necmi Bey bulunuyordu. Kulüp başkanlığına kapatılan Eyüp İdman Yurdu’nun banisi Efkaf Memuru Cemal Bey getirilmişti.
Kulübün renkleri eflatun-sarı olarak belirlenmişti. Bu renklerin seçiminde Haliç adalarında açan çiçeklere gönderme yapıldığı veya Fenerbahçe Spor Kulübünün renklerinden ilham alındığı söyleniyordu.
Kuruluş nizamnamesi yetmiş yedi maddeden oluşuyor, ilk beş maddesi kulübün kuruluş amacını açıklıyordu. Bu amaçlar arasında Eyüp’lüler arasında daimi münasebetler tesis etmek, birlik ve dayanışma hislerini güçlendirmek, gençleri zinde ve müteşebbis yetiştirmek, mensuplarının ilim ve irfanlarını yükseltmek, kütüphaneler açmak, konferanslar tertip etmek, yenilikleri muhite aktarmak ve musiki heyeti oluşturmak gibi hususlar vardı. Bunları yaparken siyasetle uğraşmayacağını, hiçbir siyasi fırkaya hizmet etmeyeceğini özellikle belirtmişti.
Kulübün arması, atıcılıktan biniciliğe, bokstan güreşe birçok spor dalını ifade sembollerin birleşiminden oluşuyordu. İşgale karşı direnişi ve milli mücadeleyi işaret eden tabanca, kılıç ve tüfek gibi simgelere yer vermeyi de ihmal etmemişti.
Son Padişah Vahdettin’in kuruluşa onay verdiği irade-i seniyenin tarihi 11 Ocak 1919’dur. Dâhiliye Nezaretindeki son işlemlerin ardından 13 Ocak 1919’da Eyüp İdman Eyüp İdman Yuvası resmen kurulmuş oldu.
Kurukavak Caddesi üzerinde bulunan terk edilmiş eski bir konağın giriş katı kulüp binası olarak düzenlendi. Kulüp Başkanı olan Evkaf Memuru Cemal Bey, zaten gençler arasında tanınan ve sevilen bir adamdı. Bu yüzden futbolcu bulmakta, takım kurmakta hiç zorluk çekilmedi.
“İstanbul Futbol Ligi”ne kabul edilmeyen Eyüp İdman Yuvası, çalışmalarını daha çok özel maçlarla sürdürdü. İstanbul’un değişik mahallelerindeki takımların yanı sıra Rami Kışlasını işgal eden Fransız askerleriyle ve Halıcıoğlu’ndaki İngiliz askerleriyle maçlar yaptı. O maçlar esnasında oluşan boşlukta kışlalardan gizlice silahlar kaçırıldı.
Zaten esas amaç buydu. Futbol kulübü, direniş çalışmalarını örten bir şal gibiydi…
Kulüp, ilerleyen günlerde beklenin çok üstünde işler gördü.
İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Meydanında düzenlenen ve İstiklal Harbi tarihimizde önemli yer tutan büyük mitingin en büyük organizatörlerinden biri oldu. Türk Talebe Cemiyeti ile birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda mahşeri bir kalabalık işgali protesto etti.
Kulübün yöneticilerinden birçoğu Anadolu’ya cephane kaçırılması için oluşturulan Mim Mim Teşkilatının üyesiydiler. Cemal Bey, silah sevkiyatından sorumluydu. Hafız Şaban Bey, Rami Kışlasındaki gelişmeleri takip ediyor, Mekki Bey, Haliç sandalcıları ile ilgileniyor, Şahap Bey, Arnavutköy’deki milis kuvvetlerini eğitiyordu. Bir yandan bu görevler yapılırken bir yandan da Eyüp halkının maneviyatını yükseltmek için çaba harcanıyordu. Tiyatro kolu temsiller veriyor, musiki kolu konserler düzenliyor, Haliç’te kayık yarışları yapılıyordu.
İşgal döneminin karanlık günleri canhıraş bir mücadele içinde geçti. Eyüp İdman Yuvası bu kutsal mücadelenin tam ortasında yer aldı.
13 Ocak 1919 tarihindeki resmi kuruluşu ile birlikte kendini vatanın kurtuluşuna adayan kulüp, Cumhuriyet’in ilanından sonra kendini yenileyecek önemli adımlar attı. Kuruculardan Şahap Beyin kulüp başkanlığına getirildiği bu dönemde, futbolun yanı sıra atletizm, voleybol, yüzme, güreş ve boks branşlarında aktif hale geldi.
Ve… o zamandan bugüne uzun bir yürüyüş gerçekleştirdi. Amatörden profesyonele futbolun her kademesinde varlığını sürdürdü ve geçtiğimiz yıl mücadele verdiği 1. Lig’i açık ara lider olarak tamamlayıp Süper Lig’e yükseldi…
Eflatun-Sarı formanın Eyüp İdman Yurdu olarak başlayan asırlık hikayesi bir film şeridi gibi akmaya devam ediyor…
Bu akış içinde geriye dönüp bakıldığında Eyüp Spor’u sadece futbol kulübü olarak değerlendirmek, ona yapılacak en büyük haksızlık olacaktır.
O, sadece ismini aldığı semtin değil; Türkiye’nin de tarihidir. Umudun, direnişin ve istiklalin sembolüdür…
Sahure Hanımların, Cemal Beylerin, Hafız Kemal’lerin emaneti, mütareke döneminin karanlığına ışık yakan adsız kahramanların baba ocağıdır…
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol