Ayrılık çeşmesi...

  • GİRİŞ02.02.2025 09:08
  • GÜNCELLEME02.02.2025 09:08

Allah kelamının indiği toprakları görmek, Peygamberin yürüdüğü sokaklarda dolaşmak, İslâm’ın doğduğu iklimde nefes almak, Beytullah’a varmak, Kâbe’ye yüz sürmek, bahşedilen lütufların şükrüyle haccı yaşamak...

Müslümanlar bu hasretle yüzlerce yıldır dünyanın dört bir yanından yollara düştüler...
Katar katar, bölük bölük...

Bulundukları çağın imkânları neye elveriyorsa onunla...

Yolculukları bazen günler, bazen, haftalar, bazen aylar sürdü...
......................

İstanbul, fetihle birlikte, özellikle de Hilafet merkezinin buraya taşınmasından sonra, en anlamlı hac kervanlarından birinin hareket noktası oldu.

Bu kervanın adı Surre-i Hümâyun Alayı idi.

Arapça bir kelime olan surre, “içine altın ve para gibi kıymetli eşyaların konulduğu kese”, “hükümdar tarafından Mekke’ye gönderilen armağan” demekti.  Mekke ve Medine’nin hizmetkârı olan Sultan’ın kutsal topraklara duyduğu sevgisinin, bağlılığının ve hizmetkârlığının göstergesi olan tarihi bir ritüeldi.

Mekke’ye Surre Alayı gönderilmesine Abbasiler zamanında başlanmış, Fatımiler, Eyyubiler ve Memlûkluler tarafından devam edilmiş, Osmanlılar döneminde en mükemmel haliyle sistemleşip, kültürümüzün kadim bir parçası olmuştur.

Osmanlı tarihindeki ilk Surre Alayının, Yıldırım Beyazıt tarafından Edirne’den yollandığı, gönderilen hediyeler arasında 80.000 altının olduğu söylenir. Bunu kendisinden sonra gelen padişahlar da devam ettirmiş, Yavuz Sultan Selim’in halifeliği de üstlenmesiyle birlikte özel bir nizama bağlanmıştır.

Bu nizama, Kanuni Sultan Süleyman zamanında bazı eklemeler yapılmış, surre ile birlikte Kabe’ye örtü gönderme geleneği de başlamıştır.

Peygamber toprakları, Osmanlı yönetiminin nazarında her zaman özel, ayrıcalıklı ve kutsaldı.  İmparatorluğun diğer vilayetlerinde şehir düzeni, teşkilat giderleri ve askerî kuvvetin masrafları oradan alınan vergilerle karşılanırken buradan vergi alınmazdı. Osmanlı Hanedanı, Haremeyn-i Şerif’ten gelir elde etmeyi kendine zül görür, her türlü masrafı merkezden karşılardı. Üstelik Surre Alayı ile her yıl yüklü miktarda para gönderir, hac güzergâhının güvenliğinden Kâbe örtüsünün yenilenmesine kadar her yükümlülüğü üstlenir, bunu da bir ibadet iştiyakıyla yapardı.

Surre-i Hümayun Alayı, uğurlanışından dönüşüne kadar disipline bağlanmış kurallar manzumesiydi. Alayın tertibinden yol güvenliğine, menzillerin tespitinden hediyelerin içeriğine kadar her aşamasına özenilmiş, her ayrıntısına dikkat edilmiş, ağır yenilgilerin, bozgunların, isyanların olduğu en zor dönemlerde bile aksamasına izin verilmemişti.

Bunun için devlet teşkilatı içinde Darüssaade Ağalığına bağlı Surre Eminliği makamı oluşturulmuştu. Bu makama seçilenler, dindarlığı ve namuslu devlet adamlığı herkes tarafından bilinen kişiler olur, Sadrazam tarafından hilat giydirilirdi.

Hazırlıklar her yıl Recep ayının girmesiyle birlikte başlardı. Gönderilecek para ve eşyaların listesi deftere kaydedilir, Haremeyn müfettişince mühürlenip, nişancı tarafından tuğra çekilirdi.

Padişah dışında, hanedan mensupları, devlet adamları ve halktan da dileyenler para ve hediye gönderebilirdi. Hediyelerini kendi isimlerini de yazarak “feraşet” çantalarına koyup, günler öncesinden Evkaf Nezaretine teslim ederlerdi.

Recep’in on ikinci günü Topkapı Sarayında padişahın da katıldığı büyük bir merasim yapılırdı. Kubbealtı önünde yapılan törende hafızlar tarafından Kur’an okunur, Mekke Emirine gönderilecek mektup ile Surre-i Hümayun torbaları Padişah huzurunda Surre Eminine teslim edilirdi.

Padişahın hediyeleri ve mektubunu taşıyan kervan dualarla saraydan çıkar, Sirkeci’den gemilere bindirilip Anadolu yakasına gönderilirdi. Üsküdar iskelesinden başlayıp uğurlamanın yapılacağı Haydarpaşa çayırlığına kadar salkım saçak sokaklara dökülen halk, derin bir iç çekişle bu muazzam kervanı seyre dalardı.

Surre Alayının güvenliği güzergâh üzerindeki sancakbeyi, beylerbeyi veya valiler tarafından sağlanırdı.

Hediyelerin dağıtımını yapmanın dışında Surre Alayının en önemli vazifesi, yanında götürdüğü ibrişimden örülmüş, padişah tuğralı ve Kelime-i Tevhid işlemeli siyah renkli Kâbe örtüsünü yerine takıp eskisini İstanbul’a getirmekti.

Bir yıl süreyle Kâbe-i Şerif’i saran eski örtü Üsküdar’da karşılanır, deniz yoluyla Eyüp’e getirilir ve Eyüpsultan türbesinde halkın ziyaretine açılırdı.

Bir ay süreyle ziyaret edilen örtü, devlet erkânı ve ulemanın katıldığı büyük bir törenle dualar ve tekbirler eşliğinde Topkapı Sarayına götürülüp Hırka-i Saadet Dairesinde saklanırdı.

16 Yüzyıldan itibaren eski Kâbe örtülerinin Selatin Camilerine asılmaya başlandığı görülmüştür. Ayrıca bazı tekke ve zaviyelere devletin ilgisini göstermek bakımından Padişah tarafından Kâbe örtüsü hediye edildiği bilinmektedir.

Hicaz Demiryolunun açıldığı 1908 senesinden sonra demiryolu hattı ile gerçekleşen Surre Alayı geleneği 1915 yılına kadar kesintisiz sürmüş, 1916 yılında Şerif Hüseyin’in isyanı nedeniyle ancak Medine’ye kadar ulaşabilmiş, 1917 ve 1918 yıllarında ise Dımeşk’ten öteye gidememiştir. Son Padişah Vahdettin’in hazırlık yapılmasına dair iradesi bulunsa da gerçekleştiğine dair bir kayıt yoktur.
...............

Osmanlının bu kadim geleneğinden geriye sadece tarih kitaplarındaki notlar, minyatürlerdeki çizgiler ve kimi hatıratlarda rastlanan kırık dökük anlatılar kaldı.
Bir de Ayrılık Çeşmesi...

Bugün kurumuş suları, harap olmuş görüntüsüyle eski günlerin neşesinden çok uzakta olsa da, Surre Alaylarının nişanesi ve susamış hacıların hatırası olarak aynı yerinde duruyor...

Kadıköy’de, Haydarpaşa Garının yakınında metro, tramvay, otobüs ve minibüs duraklarının en tanınmışı olan Ayrılık Çeşmesinde iner de, etrafınıza dikkatlice bakarsanız, küçücük bir mezarlığa sırtını vermiş çeşmeyi mutlaka görürsünüz.
İsmiyle hüzün çağrıştıran bu küçük yıkıntı, kadim bir geleneğin ayakta duran son şahididir.

Zekeriya Yıldız / Haber7

Yorumlar4

  • Gürsel 5 saat önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık çok güzel anlatmışsın.
    Cevapla
  • Mehmet 5 saat önce Şikayet Et
    Osmanlı ecdadımız İslam'a bir çok hizmetleri bulunmuştur.Ne zaman ki Osmanlı devleti bitti dünyada huzur kalmadı.
    Cevapla
  • Abidin yırtık 5 saat önce Şikayet Et
    Bu konuda devlet bahçelinin görüşleri çok önemli onun salı günü grup toplantısında bu konu hakkında görüş beyan edecek onun görüşleri bizimde de görüşümüzdür
    Cevapla
  • NE YAZİKKİ 5 saat önce Şikayet Et
    Artık Kabe'nin seksen trilyon dolarları, Amerika'ya akıyor, yahudi otelleri ve tüccarları ortalığı kavuruyor, Esad'ın preslediginkanlar kola şiselerine doldurulup içiliyor, Filistin'in dumanlarinsigara olarak, padişahların hediyeleri, Saatli bomba yapılıp cepteoefonuyla oatlatiliyor, kazançlarının, zvalliya değil batıya silah ,uçak mühimmat karşılığı ödeniyor, parasız ibadet bile yap
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat