Meryem Hanım, bu kadar geniş bir konuyu bir makalede çok güzel derlemişsiniz, tebrik ederim, kaleminize sağlık

Mısır’a gider. Mısrî lakabı da bu yüzden kendisine verilmiştir.ZIRVA

Pir sultan öz be öz alevidir.Cahil olmayın

ASİ Mİ DESEK DOBRA MI?. Tasavvufun asi çocuğu deyince tasavvufa isyan etmiş mânâsı da çıkabilir, oysa böyle bir şey yok. Osmanlı ülkesinde 17. yüzyılın asi çocuğu dense belki olabilir. 17. yüzyılın DOBRA mutasavvıfı da denebilir. En iyisi galiba TASAVVUFUN KABINA SIĞMAZ ÇOCUĞU demek. Ama ASİ kelimesi oturmuyor bir türlü... Yazarımıza selamlar.

Ruhunun heyecanını dindirmek için diyarları az bulanlar. hakikat denilen, esrarı neblus ateşinin etrafında dönen aşıklar gibidirler. bazen tecessüm etmiş bir sevgilinin mabeyninde aradıkları o gerçeğin her yere dağınık olduğunu farkettiklerinde ürperirler.okyanus denilen bahri ummanla karşılaştıkların az gittik dere tepe düz gittik ama daha yeni başlamışız derler. her şey onlar için üstadı hakiki yerine geçer, her bir detayın ne kadar gerekli olduğunu anlarlar ve yübeddilullahi sırrıyla asi ruhları eğilmeye ve dünya denilen cenneti firdevsi seyretmeye başlarlar.

Alevi-Bektaşi. Bektaşilik Sultan 2. Mahmud tarafından yasaklanana kadar "sünni" bir tarikat idi. Alevilikle karışması 1826 daki Vaka-i Hayriyeden sonra olmuştur. Dolayısı ile çok daha önceleri yaşamış olan Pir Sultan Abdal, Seyyid Nesimi gibi mutasavvıflara Alevi-Bektaşi denemez. Bu yanlıştan artık vaz geçelim.

bayrami-halveti. felsefi tasavvufun anadoludaki son temsilcileri halvetilerdir. rabbani ekolünün ağır basmasıyla tasavvuf, vucudiyyeden çok, teşkilatlı tarikat disiplinine dönüşmüş. ahi, fütüvvet, melami vb. ekoller de genellikle vucudiyyeci-arabici idi. istanbulun fethinde etkili olanlar da bayramidirler. buradaki irfani sezgileri hakikate uyduğuna göre, mısrinin kırım hanlığı ile ilgili keşifleri de haklı olabilir. nitekim o devirden sonra düşüş hızlanmış. bu makas değişimi yapılabilseydi, belki, batıroma da fethedilirdi

saçmala be!. Dilerim Allahtan O yüce zatın ahı tutsun da abuzemzek konuşmanın ne olduğunu görülsün

değerli bir velidir.... yazı güzel ama yazının bir yerinde hazretin KEHANETinden bahsediliyor...hayır bu zatlar kehanetten beridirler..o tür şeyler velilere mahsus keşfiyat ile ilgilidir...veliler kehanet yapmazlar...belki keşif,istihrac,istinbat yaparlar...büyük veliler keşiflerinde de büyük oranda isabet ederler...

asi. Arkadaşım yazar Niyazi Mısrinin sürgünde sürgüne gittiğini en son da sürgünleriyle ünlü Linni adasında ayağında prangalarla gömüldüğünü söylüyor sen hala Onun asi bir yapısı olduğuna inanmıyorsun. Adam Allaha karşı değil zülme karşı isyan ediyor İmam Hüseyin gibi. Allaha itaat tağuta isyan demektir. Kuran zaten bizi itaatsizliğe sevkeder.

*. Rica ederim.

METİN YAZAR. Dikkate alıp bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Sizin algıladığınız mana Niyaziyi Mısrinin derinliğine daha uygun görünüyor.

Aspuzu. Aspuzu Yesilyurt olarak gecse de bugunku sehir merkezinin eski adidir. Niyazi Misri Divaninda nedense Yesilyurt olarak gecmis kitabi hazirlayan tarafindan. Ihtimal ki Eski malatyanin Guney batisi denince bu sahis da haritayi acip Malatya nin guney batisina bakmis ve Yesilyurt u gormus.

Hüseyin Oflaz. " Ben sanırdım âlem içre bana hiç yar kalmadı Ben beni terkeyledim, gördüm ki ağyar kalmadı " Ben de o satırları şu şekilde anladım: Alem içinde hiç yarim yok, herkes düşmanım sanıyordum. Ama kendimi(nefsimi) terkettiğim zaman bir de gördüm ki meğer asıl düşmanlığı ben kendime yapıyormuşum. Ağyar içimdeymiş.. Nefsimmiş.

BÜYÜK ZATLAR. her devirde var olmuşlardır. bu zamanda bile kimse inanmasa da vardırlar. ALLAH(cc) onlardan razı olsun ve bizi onların hatırına affetsin amin. genelde yaşadıkları devirlerde yaptıklarıyla ve söyledikleriyle avam tabakadan farklı oldukları için anlaşılamamışlardır. Onlar iki ucu keskin kılıç gibidirler. Onlar sana zarar vermezler ama sen onlara yanlış yaparak kendine zarar verebilirsin . o yüzden dikkat etmek lazımdır. herkese iiftira etmek haram iken böyle büyüklere iftira etmenin vebali çok büyüktür