Ebubekir Hoca ile Taslaman Tartışması ve Ötesi
- GİRİŞ26.07.2017 07:57
- GÜNCELLEME27.07.2017 06:45
Rivayet olunur ki; Fatih Sultan Mehmet Han'ın bıyıkları henüz terlediği gençlik yıllarında, hayalinde ve rüyalarında Şehri-i İstanbul püfür püfür tüterken, Hristiyan din adamları birbirleriyle meleklerin cinsiyetini tartışır, bazan bu tartışmaları büyük boyutlara taşır, hatta bazı tartışmaların sonunda birbirleriyle şiddetli kavgalar yaparlarmış.
Hristiyan aleminde hal bu iken, atamız Fatih de gemileri nasıl karadan yürüteceğinin hesaplarını yapar, şehri kuşatmanın planlarını hazırlarmış.
Sonunda Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetti.
Hristiyan alemi de bakakaldı.
Yıllar geçti, Hristiyan dünyası hem dersini iyi çalıştı, hem de geçmişten dersler çıkardı ve bugün bizim önümüze öyle bir tablo koydu ki, şimdi biz, atamız Fatih'in bize emanet bıraktığı o şehrin ortasında, televizyon stüdyolarında birbirimizle hemen hemen aynı şekilde, meleklerin cinsiyetini değilse bile, devenin sidiğini bir bardak içinde masanın üstüne koyup, münakaşa ettiğimiz şahsa o bardaktan içmesini teklif ediyoruz.
Seviye bu.
Bu arada açıkçası, Ebubekir Sifil Hoca'nın sabrını, metanetini, ilmi vakarını tebrik etmek lazım.
Ben olsaydım herhalde, içindeki mai ile beraber, o bardağı oraya koyan Caner Taslaman'ın başından aşağıya boca ederdim.
İyi ki Ebubekir Hocanın yerinde değildim.
Evet seviye bu.
Tartışmaya konu olan fikirlerin ana kaynağına inemeyince seviye de yerlerde sürünüyor.
Ne demek kaynağına girmek?
Şu demek: eğer gerçekten bir fikre konu olan düşünceyi yüksek bir ilmi ciddiyetle ortaya koymak, savunmak, o konuda iddia sahibi olmak istiyorsanız o meseleyi, meselenin ana kaynağından yani kendi dilinden okuyup öğrenmeye mecbursunuz.
Aksi takdirde, en son Caner Taslaman'da ve daha önce defalarca bir çok örneğine şahit olduğum gibi mahçup olanlardan olursunuz.
Caner Taslaman belliki ne İbni Sina gibi gelmiş geçmiş büyük bir tıp otoritesinden, ne de onun deve sidiği ile ilgili hadisi şerif hakkındaki yazdıklarından haberdar.
Taslaman bu ve benzeri dini konuları düşük seviyede uluorta gündeme getirip madara olacağına, bir felsefe profesörü olarak kendi konularını daha derinlemesine araştırsa çok saygın bir kişilik olarak kalır hafızalarda.
Hafıza deyince, Profesör Casim Avcı'nın Klasik Yayınlarından çıkan nefis çalışmasında anlattığı bir tartışma geldi aklıma.
Miladi 824 yılında Abbasi Halifesi Me'mun, bizzat kendi isteği ile huzurunda bir tartışma yaptırır.
Müslüman alimlerle, Melki Kilisesi Ortodoks ilahiyatçısı Theodoros Ebû Kurra ve taraftarları arasında olur bu tartışma.
Ancak hemen peşinen söyleyelim ki Ebû Kurra denen bu adam, bugünkü bizim sefih profesörlerimiz gibi değildir.
Theodoros Ebû Kurra Kur'an ve sünneti kaynaklarından okuyup, kendi düşüncelerini de kaynaklara uygun olarak yani Arapça kaleme alacak kadar namus sahibidir.
Tartışma bir günden fazla sürmüş ve ; Hz. İsa ile ilgili etraflıca konular, özellikle teslis konusu ve çocukların sünnet edilmesi mevzuları uzun uzun tartışılmış.
Halife'nin sarayında yapılan bu tartışma sonunda Ebû Kurra , Kurân'dan yanlış alıntılar yapıp, ayetleri yanlış yorumladığı gerekçesiyle Müslüman âlimler tarafından sert tepkilere maruz kalmış ancak bu duruma Halife Me'mun müdahale etmiş, Ebû Kurra'yı korumuş.
Yani; bir zamanlar müslümanlar büyük bir özgüvenle, kendi mekanlarında, Halife'nin bizzat teşvikiyle seviyeli tartışmalar yaptırırmış.
Şimdi ise müslümanlar başkalarıyla değil de kendi aralarında, birbirini aşağılayarak, rencide ederek seviyesiz tartışmalar yapıyor.
İzlediğim son seviyesiz tartışmadan Ebubekir Sifil Hoca'yı tenzih ederek söylemeliyim ki; Caner Taslaman'ın sebep olduğu bu seviyesizlik, diğerlerini unutturdu.
İşin ilginç tarafı ise, müslümanların yaşadığı bütün ülkeler kuşatılıp, ilk kıblemiz bile elden gitmek üzereyken bizim birbirimizle olan anlaşmazlıklarımız körükleniyor.
Sizce de, Hristiyan din adamlarının, meleklerin cinsiyetini tartıştığı orta çağ sürecine benzer günlerden geçmiyor muyuz ?
Ferman Karaçam - Haber 7
Yorumlar8