Nevruz'un dini, milliyeti, coğrafyası var mı?

  • GİRİŞ21.03.2011 07:10
  • GÜNCELLEME21.03.2011 07:10

Bayram yeli çardahları yıhanda, 
Novruz güli, gar çiçeği çıhanda,
Ağ bulutlar köyneklerin sıkanda,
Bizden de bir yâd eleyen sağ olsun,
Derdlerimiz koy dikkelsün dağ olsun
              (Heyder Baba/ Şehriyar)

Nevruz, yeni gün demek, taze bahar demek,yeni bir yılın başlangıcı demek.

Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasında M.Ö. 18. yy’dan beri kutlandığı varsayılıyor. Özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve İran başta olmak üzere ülkemizde de kutlanan şarka mahsus; yani İran ve Turan milletleri başta olmak üzere Ön Asya kavimlerinin içinde olduğu büyük bir coğrafyada kutlanan geniş kapsamlı bir bahar bayramıdır Nevruz..

Burada esas olarak Nevruz’un bir millete mi yoksa bir coğrafyaya mı ait olup olmadığı meselesi yerine bu günün bu geniş coğrafyada edebiyatta nasıl yer bulduğu, dini ve milliyeti olup olmadığı ve Balkanlardan Çin seddine kadar nasıl kutlandığı üzerinde durmak istiyorum.

Edebi eserlerin ortaya çıktığı dönemlerin zihniyetini ve tarihi olaylarını anlatma ve aktarma işlevi bakımından çok önemli olduklarını belirtmek lazımdır.

Bu coğrafyada “Nevruz’un” en coşkulu kutlanıp yaşandığı bölgenin Azerbaycan olduğunu hemen söyleyelim. Zira Azeri edebiyatında nevruz gerçekten de çok önemli bir mevki işgal etmiştir. Nevruz ile ilgili kitaplar, şiirler, tiyatrolar ve hatta dualar ve beddualar bile edebiyatın alanına girmiştir.

Mesela nevruzla ilgili alkışlar(dua) şu şekildedir:

“ Üreyin novruz geder gutlu olsun”
“Nozruz’da behtin açılsın”

Bu dualar kadar beddualar da var Azeri Edebiyatında:

“Novruz gülü dermeyesin”
“Novruz’a geder ipliğin üzülsün”

Anadolu coğrafyasında da bu hususta eserler veren şair ve yazarlarımız olmuştur. Mesela Anadolu Beyliklerİ döneminde yaşayan, hatta  Eretna Beyliği sırasında vezirlik ve naiplik gibi görevlerde bulunan ve daha sonra Sivas’ta kendi adıyla kurduğu Kadı Burhanettin Devletinin başında bulunan önemli bir devlet adamı olmasının yanı sıra büyük bir şairimiz olan Kadı Burhanettin’in tuyuğ, gazel ve rübailerden oluşan   Divanında yer alan şu dizeleri çok önemlidir:

“Nevruz olalı cihanı görsen
Bu kevn ile mekanı görsen

Ten ten tene düştü cümle ten tene
Sığmaz kanuma bu canı görsen

Meğer Nevruz gelmiştir musavver
Ki olmuştur cihan yine münevver”

Kadı Burhanettin nevruz geldiğinde “cihan münevver” derken aslında çok önemli bir gerçeğe de parmak basıyor. Dünyanın her an yeni baştan yaradılış gerçeğinin bir tezahürü de bahar olsa gerektir. Zira en fazla bahar ruhumuzu sarar, en çok baharla cümle mahlukat uyanır. Dolayısıyla baharın gelişi maddi ve manevi anlamda bir yükselme, bir gelişme, uyanma, canlanma, farkına varma ve neşv ü nema bulmadır da diyebiliriz.

Yine bu coğrafyanın en önemli isimlerinden Pir Sultan Abdal da  bu günü es geçmemiş ve güzel bir şiirlerle taçlandırmıştır edebiyatın zirvesini. Pir Sultan Abdal Alevi Bektaşi Edebiyatının en büyük şairlerinden birisidir ve bu şiiriyle Nevruz’un bu kesimlerde de coşkuyla kutlandığını ve ciddi bir önem atfedildiğini görüyoruz:

“Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhip olan bugün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultanın.

Aşık olan canlar bugün gelirler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihandan ziya alırlar
Himmeti erince Nevruz Sultanın”

Yine Bektaşi Edebiyatının en büyük şairlerinden Kaygusuz Abdal oldukça güçlü bir dörtlükle Nevruz’u adeta ebedileştirerek, nevruz’un gelmesiyle yeryüzünün cennete benzediğini, gül vaktiyle birlikte yeryüzünün bir renk cümbüşüne döndüğünü anlatıyor:

Erişti bâd-ı nevrûz gülistâne
Gülistân vakti yetti kim uyane
Tamamet yeryüzü cünbişe geldi
Behişte benzedi devr-i zamâne”

Divan Edebiyatında “Harname” adlı mesnevisiyle şöhrete kavuşan şairlerinden Şeyhi de güzel bir beyit düşünmüş nevruz edebiyatına:

Pîrûzdır bu rûz-ı hümâyûn durur bu dem
Kim hem-dem oldu îd ile nevrûz-ı muhterem”

Nevruzla ilgili söylenen türkü, şarkı, mani, gazel gibi edebi ürünlerin hemen hepsinde nevruz kardeşlik, baharın gelişiyle yaşanan coşkunluk, sevinç, üstün ve coşkun bir ruh halinin dışarıya aksettirilmesi olayıdır, diyebiliriz. Osmanlı kültüründe Nevruz bir çok sanat dalında ifade edilmiştir. Mesela;

Edebiyat ürünlerinde nevruz’dan söz eden eserlere “nevruziye” ; Musikide “nevruz makamı”;halk hekimliğinde “Nevruziye macunu” gibi isimler verildiğini görüyoruz.

         Peki, bu kadar geniş coğrafyada kutlanan Nevruz’un milliyeti ve dini var mı?

Osmanlıda  nevruzla ilgili fetva bile verilmiştir zira.

Kanuni döneminin en önemli din alimi olan Şeyhülislam Ebû Suud Efendi’ye “ Nevruz’da bir erkek güzel elbiselerini giyip kokularını süründükten sonra arkadaşlarıyla  kırlara gitse günah olur mu? Diye sorulur.

Şeyhülislam’ın fetvası şu şekildedir.

- Günah olmaz. Çünkü Nevruz, İslamiyet’e aykırı değildir, örfte var olan bir adettir.”

Bütün Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasında kutlanan, milliyet mevhumunun da çok ötesine geçmiş, tıpkı İslam coğrafyasında kutlanan dini bayramlar gibi halkın ruh cephesine nüfuz etmiş, bir ortak kültür mirası olarak yerleşmiş uluslararası bir bayram olarak düşünmek durumundayız Nevruz’u. Yoksa onun, bunun,şunun,bizim,sizin bayramınız demek herkese haksızlık olur kanaatindeyim.

Bu geniş coğrafyada  nevruz’u “ dini bayram” olarak gören var mı diye düşündüğümüzde karşımıza bu günü dini  bayram olarak gören bir tek Bahâi’ler çıkıyor.  

19. yy’da İran’da  Mehdi inancının bir uzantısı olarak doğan Bahâilik, Bahaullah adlı kişi tarafından Bağdat’ta Peygamberliğini ilan edince bir çok insan kendisine tabii oldu. Bunun üzerine 1850 yılında Bahaullah İran’da kurşuna dizildi. Tüm dinlerin temeli birdir, dünya vatandaşlığı gibi öğretileri olan  Bahâiler,bu günü dini bir tatil olarak da görürler. Bu  günün  baharın başlangıcı olmasının yanı sıra on dokuz günlük oruç tutma ritüellerinin de bitişine denk gelir ki bu da bu günü dini bir bayram olarak da algılamalarına neden olmuştur.  

Ancak Nevruz genel anlamda bütün topluluklarda bir bahar bayramı, yeni yılın başlangıcı, taze gün anlamında kutlana geliyor. Türkiye, İran, Afganistan, Hindistan, Türkistan, Irak ve Balkanlarda  kutlanan bu yeni yılın ve baharın bu geniş coğrafyaya mutluluk ve huzur getirmesini diliyoruz.

Muhabbetle Efendim!

Meryem Aybike Sinan/ Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar39

  • Kamil 13 yıl önce Şikayet Et
    Şeyhülislamın fetvası. bırakın kardeşim fetvayı metvayı bu yapılanlar örf falan değil resmen şamanizm ayinlerinden alıntı,ateş yakıp üstünden atlayan bir tane dahi peygamber duydunuzmu ? sonra akıllı bir insan önce ateş yakıp üstünden manasızca,çocukca atlarmı ?
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • tuncay tezel 13 yıl önce Şikayet Et
    TÜRK İSLAM SENTEZİNDEN BAŞKA YOL ARAYANLAR. Ve sürekli farklı inançları, hurafeleri dine sokmaya çalışanlarladır Türkiyenin mücadelesi.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • suleyman d 13 yıl önce Şikayet Et
    DİNE UYMAK YAdaDİN UYDURMAK (BOPunILIMLI İSLAM TEZGAHI) İŞTE Bütün MESELEbu. TARTIŞILACAK YANI OLMADIĞI İÇİN SADECE KAYNAKLARI NAKLEDİYORUM.UMARIM ANLAMAK İSTEYEN DE AKLEDER. Hz.Muhammed Medinelilerin yılda iki bayram kutladıklarını görüp [Yüce Allah size o iki bayram günlerine bedel olarak daha hayırlı iki bayram günü ihsan buyurmuştur] (Ebu Davud,Nesâi) diye müjdelemiş,o günlerin Ramazanla Kurban bayramı günleri olduğunu haber vermiştir. ESKİSİNİN YERİNE GETİRİLMESİNE DİKKATİNİZİ ÇEKERİM.Birilerine yaranmak adına Dinler(!) arasında fink atarken dinden olmak da var Allah nuhafaza!
    Cevapla
  • cüneyt 13 yıl önce Şikayet Et
    bayram demek yanlış olur.. çünkü bayramlar allah tarafından verilmiş olan ve müslümanlara has olan birşeydir. bu tür örfte olan günlere bayram yerine şenlik veya kutlama demek daha doğru olur diye düşünüyorum.
    Cevapla
  • Adem Oğlu 13 yıl önce Şikayet Et
    New Rose. İngilizcede Yeni (taze) Gül demektir. Taze Gül baharın habercisidir. İngilizler kutlamayı unutmuşlardır ama aynı dil gurubundan olan Farsça ile devam etmektedir. Dolayısıyla New Rose bir insanlık bayramıdır.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat