Bursa bir erenler şehri!
- GİRİŞ20.01.2012 08:42
- GÜNCELLEME20.01.2012 08:42
Uludağ göklere kanatlanmış dağlarcasına.
Bursa gülümsüyor maziye, geleceğe gülümsüyor. Bir Ertuğrul Gazi edasıyla bağdaş kurup oturmuş Marmara’nın kalbine. Bursa bir oyalı mendildir tarihin gözyaşlarını silen, aşığa umut vadeden. Bir seyyah-ı fakirim Bursa ovasında, geçmişi arıyorum, soruyorum Şeyhimi, Hünkârımı ve dahi Sultanımı.
Bursa mazidir, hatırlıdır, eskil ama eskimeyendir, göz pınarlarımızdaki umuttur, nilüfer çayınca coşku, Uluca dağdır gönlümüzün otağında.
Bir Kayı neşesiyle Ertuğrul Gazi ocağına düşsün gönlüm diyorum. Bursa başşehir, Bursa şehzadeler yurdu, Bursa erenler, Alpler eşiği. Yürek uçuyor bu gönüller sultanına. Yeşilden bir zümrüt tutunuyor gözlerimize, buhurdan bir efsun dokunuyor ruhumuza, aklımız kanatlanıyor, kalbimiz cuş-u huruşa geliyor.
Bursa sağanak sağanak yağıyor üzerimize…
Ne zaman Bursa gelse aklıma Üftade Şeyhimin sesini duyar gibi olurum. Bir anlığına bütün erenler hüsn-ü revan olup geçerler gönlümün şelalesinden. Somuncu Baba, Emir Sultan Hazretleri ve Aziz Mahmut Hüdai bir bir yakarlar gönül çerağını. Gönlümüzün bütün karanlıkları nurlu dolar, aydınlanır Dil-i Gülşen.
Bursa ovasında şimdi vakit kışa meydan okumaktadır. Uludağ sırtları kardan bir halının desenleriyle doludur. Bir sis yığını kaplamıştır Bursa semalarını ve güzellikler uykuya yatmıştır.
Bir dervişane tezgâhta Bursa sabrı dokumaktadır. Sır kâtiplerinin hisli defterlerinden ne hikâyeler rivayet olunur. Ne incili sözler düşer dil hanemize, Bursa bir gönül denizi kıyılarında avunduğumuz, bir tarih merdiveni her dem yürüdüğümüz.
Yaz geliyor ve şeftali bahçelerinin bütün güzelliği, bütün serinliği vuruyor alnımıza. Bir sihirli el çekiyor bizi Cumalıkızık köyüne. Bin bir hatıra yığılıyor gönlümüzün ak sayfalarına, zaman eriyor, hayaller büyüyor, umut yeşeriyor.
Bursa uludağın eteğinde serpiliyor büyüyor.
Gemlik, Mudanya, Orhangazi, Yıldırım, Nilüfer, Kestel, Karacabey, İznik, Orhaneli, harmancık ve daha nice ilçeleriyle can cana aynı türküyü söylüyor. “Bursa’nın ufak tefek taşları” şarkıları kovalasa da ezgiler artık mazidir, dündür, büyüdür bilene…
Gemlik’te zeytin bahçeleri uzayıp gider gidebileceği yere kadar. Sandık sandık türküler gider bağlara bahçelere ve karşılığında zeytin gelir! Uludağ’dan kar gelir ve sevenlere yar gelir! Bahçeler Bursa’da neşeli ve doludur.
Ulu cami avlusunda ipek şallar düşüyor omuzlarımıza. Bir eski şadırvanın mermer yüzeyine düşen her su damlasında Şehzade Mustafa’nın gözyaşlarını bulur gibiyim. Bu yaslı ve kederli şehzade Bursa’nın şefkatli kollarında ebediyete uyumuş yatıyor.
Kimler gelip geçmiş, neler olup bitmiş bu tarih ve mazi kokan şehirde. Bütün hikâyeler bizim, bütün vakalar bize ait. Ne çok irfan abidesi gelip geçmiş bu ak topraklarda.
Sultan ikinci Murat türbesinde huzurla uyuyor. Fatih’ini İstanbul’un burcuna gönderen, tahtı ve tacı dergâhın kapısında unutan bir gökçe ve derviş yürekli hakan geçmiş bursa ovasında. Uzayıp giden topraklara gıptayla bakıyorsunuz, imreniyorsunuz. Zira onlar tanıklık etmiş Bursa’nın bütün hikâyelerine, onlar bakmış, onlar işitmiş, onlar can kesilmiş.
Bursa şehirlerin hası, şehirlerin gönül ehli, şehirlerin en dervişi ve en yüreklisi, şehirler içinde. Bunca ereni, bunca sultanı, bunca hakanı başka kim taşırdı bağrında incitmeden, incitilmeden, bıkmadan usanmadan.
Bursa bir tefekkür hisarı dağlarcasına, bir mana denizi sararcasına.
Bursa’da vakit geçer.
Su gibi, bir şelale gibi ve bir yıldız gibi akar.
Karabaş-ı Veli Hazretleri bir öncü yıldız gibi yüreğimizin ta içinden aydınlatır ruhumuzu. Emir Sultan irfan medeniyetimizin hiç sönmeyen güneşi hem ısıtan, ham aydınlatandır. Virdimize çaldığı maya tutmuşsa onun aslındandır!
Türbeler, camiler, mescitler, medreseler, kervanlar, hanlar, hamamlar, kemerler, köprüler, kaplıcalar… Bursa’ya bir mavi atlas onlar birer yıldız gibi düşmüştür her bir tarafa.
Gâh Ayazma camiinde, gâh Emir Sultan Camiinde, gâh yeşil camide, gâh Orhan Camiinde divana durduğumuz yüzlerce camiinin minareleri göklere uzanırken Bursa dile gelir sanki: “Bu ulu dergahları benden ayırma Allah’ım!”
Allah’ın camilerden yana kayırdığı şehir Bursa.
Bursa mutfağında her şey bir parça Osmanlıdır.
İskender kebap, ciğer sarma, kestane şekeri, Kemalpaşa tatlısı, İnegöl köftesi, cevizli lokum Bursalı görünse de aslan Osmanlıdır maziden kalan. Bursa tarihin neyi var neyi yok alıp huzura getiren şehir, geçmişin hasretini gergef gergef dokuyup sunan şehir.
İznik gölünde turnalar havalanırken, Nilüfer çayında kırlangıç sürüleri Sansarak kanyonuna doğru kanat çırpmaktadır. Aras şelalesi, suçtu şelalesine nispet yapmaktadır. Görecik yaylasında zaman geriye sarmaktadır.
Koza ve İpek handa bezirgân kızlara ipek satmanın derdinde geçmişe uzanmakta, Kurşunlu Handa, hancı kervancı yolu gözlemektedir desek de artık her şey çok geride kalmış, hanlar hamamlar, kervanlar ancak masallara bırakılmıştır.
Bursa anlatılmaz, gidilir, sevilir ve duyulur.
Bursa bir güzide, eşsiz şehir, can şehir, canan şehirdir şehirler içinde.
Bursa bir tefekkür kalesi hisar hisar, bir mana yağmuru göklerden yağar.
Bursa bir tarih sandukası, bir ebedi bergüzar, bir vazgeçilmez yar, bir asil karar şehirler içinde.
Bursa bir tefekkür kalesi!
Bir bulunmaz diyar, bir hatıralı yar!
Meryem Aybike Sinan / Haber7
meryemaybike@gmail.com
Yorumlar10