Duygularımızın katili kim?

  • GİRİŞ06.02.2012 09:20
  • GÜNCELLEME06.02.2012 09:20

Bir insanın musiki kültürü onun eğitim seviyesini ve ruh haletini de ortaya koyar. Osmanlıda akıl hastanelerinde musiki ile tedavi yapıldığı ortada iken hiç kimse kalkıp da musikinin lüzumsuz olduğunu savunmasın.

Duygularımızın katili musikisizlik!

Uzun zamandır müzik dinlemediğimi fark ettim geçen akşam.

Aslında toplum olarak artık gündemimizde musiki yok! Duygu yok, his yok, incelik yok, yürek sızıları yok. Gerçek şu ki kaliteli eser de yok, yapılmıyor, yapılamıyor!

Toplumun geneli artık ne TSM ne de THM gibi kadim ve geleneksel sanatlarımızı bir kenara itmiş kendini dizilerle, televizyondaki siyaset ve spor haberleriyle avutuyor.  Bundan beş on sene evvel her hafta yepyeni bir Türk musikisi eseri gündeme düşer en azından genel anlamda bir musiki kültüründe uzlaşırdık. 

Özellikle özel televizyon ve radyolarda neredeyse unutulan ve bütünüyle dedikodu ve tartışma programlarıyla dizilere yer verilen şu son yıllarda musikimizin ve sanatçılarımızın içine düştüğü darboğazı tahmin etmek zor olmasa gerek. Daha birkaç yıl önce nitelikli birkaç yarışma programıyla halkın dikkati müziğe çekilirken, bir anda bu tür programlara yüz çevrildi nedense!

Ne çok bestekârımız vardı şarkılarıyla gündem olan.

Erol Sayan, Yusuf Nalkesen, Necdet Tokatlıoğlu, Ziya Taşkent, Yıldırım Gürses, Dıramalı Hasan, Avni Anıl gibi yıldızlaşan bestekârlar gündeme duygulu ve içli şarkılarıyla damgasını vurur ve aylarca o şarkılar dilden dile dolaşırdı.

Sonra bir şey oldu.

İçli şarkıların sesi soluğu kesiliverdi ansızın.

Bestekârlar sustu, güfteciler küstü ve sanatçılar pustular!

Bir de hayata usulca veda edip de yıllar sonra haberimiz olanlar oldu. Dün akşam böyle bir ismin aslında tam dört yıl önce aramızdan ayrıldığını öğrendiğimde derin bir üzüntü duydu yüreğim. Meğer Necdet Tokatlıoğlu da gitmiş!

Birbirinden güzel ve içli şarkıların bestekârı ve Türk Musikisinin duygulu sesi Necdet Tokatlıoğlu çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın şarkılarını en çok sevdiğim bestekârıydı. Yaptığı sayısız besteyle Türk Musikisi tarihine ismini altın harflerle yazdıran Necdet Tokatlıoğlu’nun birbirinden güzel şarkıları birbiri ardına aklıma geldi. Onlar ne güzel şarkılardı, ne içli bestelerdi!

Günümüzün maddeleşen aşkları bestelerde kendini “Allah senin belanı versin” sözleriyle kendini ifade ederken, Necdet Tokatlıoğlu’nun şu “dua” adlı şarkısıyla itiraz edip geldiğimiz noktanın da güzel bir izahını yapar gibidir:

“Gitmesin gözlerinde pırıl pırıl arzular
Eksilmesin yüzünde o tebessüm o bahar
Tanrı seni korusun kem gözlerden saklasın
Ağartmasın saçını o geçen zalim yıllar”

Ümitsiz bir aşkı bile sitem dolu şu şarkıda üslubunca yermek büyük maharet ister sanırım:

“Şu dünyada neler gelir yaratılan kul başına
Mevla kerim sabır verir, al aşkını çal başına
Bize bizi bilen gerek, bizi candan seven gerek
Çağırmadan gelen gerek, al aşkını çal başına!

Artık kaset ve CD yapılmıyor ne yazık ki!

Gerek internetin acımasız rekabeti, gerekse geniş halk kitlelerinin müziğe olan ilgisini kaybetmesi müzik dünyasını olumsuz etkilemiş ve piyasayı durma noktasına getirmiştir.

Eskiden genç yaşlı, orta yaşlı demeden her yaş gurubuna hitap eden müzikler yapılıyordu. Şimdi sadece liseliler için oldukça niteliksiz ve gürültülü müzik yapılıyor desek abartmış olmayız herhalde.

Farkında mısınız kaç yıldır yeni bir TSM eseri gündeme gelmedi!

Sanatçılar sadece bir avuç kalmış müziksevere eski plaklarıyla ulaşmaya çalışıyorlar. Bin tane CD bile satamayan sanatçılar artık yeni çalışma içerisine girmiyor. Görünüşte sanatçılar ve plakçılar kaybetmiş gibi görünse de aslında toplum olarak biz kaybediyoruz, kültürümüz kaybediyor, yarınlarımız kaybediyor! Müzik piyasası tam anlamıyla tükeniş devrini yaşıyor.

Öte yandan bu gündelik ilişkilerimize, aşklarımıza, evliliklerimize ve dostluklarımıza da yansıyor bir şekilde. Affetmeyi bilmeyen, acımayan, sevgiyi özlemeyi unutan, vefayı kaldırıp atan, bağlanmayı ve katlanmayı aptallık sayan, ağlamayan, ağlamayı unutmuş veya ayıp sayan, romantizmi ve romantik olmayı aşağılayan taş-katı kimselere dönüştük!

Halbuki duygularımızı incelten bir şeyler olmalıydı hayatımızda.

Bir insanın musiki kültürü onun eğitim seviyesini ve ruh haletini de ortaya koyar. Osmanlı devletinde akıl hastanelerinde musiki ile tedavi yapıldığı ortada iken hiç kimseler kalkıp da musikinin lüzumsuz olduğunu savunmasın.

Müzik sadece zevklenmek için dinlenmez bana göre. Bazen tefekkür etmek için, bazen hislenmek için, bazen ağlamak için, bazen hatırlamak için, bazen âşık olduğunuz zaman dinlerseniz.

Artık keskin arabesk sevdalıları bile kalmadı. Ne Müslüm Baba, ne Orhan Baba, ne Ferdi Baba kaldı. Onlar da nasibini aldı bu katı seküler dünyanın nimetlerinden. Santimantal bir duyarlılığı olan arabeskçiler bile kenara çekildi bu son demde.

Hâsılı kelam topluca müzik dinlemeyi unuttuk!

Musikiyle ve muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar21

  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    altını çizmem gereken bir durum var sanırım. ben suriye de ki katliamları veya benzeri haberleri bu köşelere taşıyalım demedim.siz değerli yorumcuların görüş ve düşüncelerinin daha ciddi ve önemli alanlarda varlık göstermesi gereğini anlatmaya çalıştım.belkide sizler bu tarz haber ve köşelerde daha verimli olacağınız düşünüyor o nedenle buraları tercih ediyor olabilirsiniz.tercihlere yanlış bile olsa uyardıdan öte müdahale edecek durumda ve düşüncede değilim.
    Cevapla
  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    not düştüm. çünkü insanlar uyarılmayı ve uyaranları pek sevmez,olur ki söylediklerim sizi incitir diye..konuyla ilgili haberlerin çoğunun altında benzer uyarıları yaparım fakat maalesef oraların tıklanma sayısı yetersiz.anlayışınızdan dolayı teşekkür ediyor yorumlarınızdan değişik haber ve köşelerde istifade edebilmeyi umuyorum.
    Cevapla
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    küfürbazın tebliği .... aklı merdiven altında asgari ücrete mahkum etmeyin!güzelleştirin,güzeli kötü kelimelerle sunamazsınız.hadsiz,densiz,sapıtmış,saptırıcı,ahlaksız,edebsiz...vb.'tezinizi iyi savunun' ayetine muhalif kılar sizi bu alışkanlık.Bir kere 'Allah ve Resulunun size haram kıldığı..' ayetindeki Allah ve Resul eşgüç/eşit makam değildir,ikisinden de maksat vahiydir,'ve resul' ifadesi resulun şahsına ve vahiy diye sunduğuna güvene davettir!Peygamberler yönetici olmaları hasebiyle 'yasaklar'ihdas edebilir ve fakat haram ve helal kılma yetkilerine sahip değillerdir. kitap ve sünnet ifadesi de yanlıştır zira ikisi ayrı kaynak değildir;biri diğerinin şerhi,tefsiri mahiyetindedir.üstelik sünnet ile hadis de aynı şey değildir! absürt örneklerle aklı yanıltmayın..bijema ile camiye gidemezsiniz/gitmemelisiniz o vakit evde de bijema giymeyin/giyemezsiniz!! zühde talip olanların riyazetleri,hz Ali nin dediği gibi 'haramlardan zaten geçmiştik, bazı helallerden bile geçtik' kişisel tercihtir..
    Cevapla
  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    dersini almış da ediyor ezbeeerrr vayy vaayy :). noli la nolii ??ümmet kan ağlıyor siz neyin mücadelesini veriyorsunuz ?sanat müziği bestesi yohmuş,duyguları kim katletmiş ??efendiler suriyede ölü sayısı 85 !ahirette tsm bestesi yapılmadığı için sorgulanmayacaksınız !oğlak burcunun,yay burcunun özellikleri sorulmayacak.yapmayın gözünüzü seveyim..NOT;emri bil maruf,nehyi anil münker vazifemi yerine getirdim farklı değerlendirilirse üzülürüm.
    Cevapla
  • Can Bican 12 yıl önce Şikayet Et
    Nerden aklıma esti kimbilir.. "Anlatılmayanı anlatmada sesizliğin ardından en iyi araç müziktir. Unutmamak gerekir ki, sessizlik tüm iyi müziğin ayrılmaz bir bölümüdür." Huxley
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat